Simülasyon Teorisi 10 - Anlamsızlık (Son)

Simülasyon Teorisi 10 - Anlamsızlık (Son)

"If it's a simulation, it is remarkable in the fact that universe seems purposeless and random."

("Eğer evren bir simülasyon ise, bu kadar amaçsız ve rastgele gözükmesi epey ilginç.")

 

Serinin Tüm Bölümleri

  1. Öykücü Hayvan

  2. Antik Felsefede ve Dinlerde "Yalan Dünya" İnancı

  3. Kant, Algı ve Kuantum Harikalar Diyarı

  4. Bilimkurgu Tarihi

  5. Baudrillard'ın Simülakrası ve Matrix

  6. Putnam ve Kavanozdaki Beyin

  7. Bostrom ve Bilgisayardaki Beyin (7.5: Fermi Paradoksu: Herkes Nerede?)

  8. Ahlaksızlık

  9. Bilimsel Kanıtlar

  10. Anlamsızlık


Tanrı'nın Amacı

Geldik yolun sonuna. Simülasyon olmamızın, hayatın anlamı üzerine etkisi ne olabilir? 

Ateist bir fizikçi olan Lawrence Krauss'un yukarda bahsettiği amaçsızlığı ve rastgeleliği, elbette dindarlar paylaşmıyorlar. Onlara göre evren mükemmel bir şekilde ayarlanmış.

Fakat Tanrı, deneyine sürekli müdahale eden disiplinsiz bir araştırmacı gibi davranıyor. Test edildiğimizi bize söylüyor, testteki doğru cevapları söylüyor, testi geçememenin sonuçlarını da söylüyor. Hatta Hz İsa avatarıyla bizzat simülasyona giriyor ve kendini öldürterek(!), Sim'lerin önceki sorulara verdikleri yanlış cevapları (günahları) siliyor, testi yeniden başlatıyor.

***

Tüm bunları açıklamaya çalışan daha "mistik" bir yoruma göreyse Tanrı'nın amacı keşfedilmek

Yani testin objektif olmaması mühim değil, ödül-cezaya da fazla takılmayın, önemli olan öğrencilerin, öğretmeni tanıması ve aşkla sevmesi (Metafor tehlikeli noktalara geldi, uzatmıyorum). 

Bu ilginç bir yaklaşım ama Tanrı'nın yerine simülasyon yapan ileri bir uygarlığı koyduğunuzu düşünün:

  1. Yüzlerce kat daha dandik bir varlığa kendilerini tanıtmakla niye uğraşsınlar?

  2. Uğraşsalar bile bu mümkün mü?

  3. Mümkünse bile, niye bunca figüran? Niye bunca galaksi, virüs, buzul çağı, süpernova?

The Creation of Adam. Niye Tanrı'nın kıyafeti var da biz çıplağız? "Biz" derken erkekler tabii, kadın ikinci sınıf yaratık olduğundan daha ortada yok.

The Creation of Adam. Niye Tanrı'nın kıyafeti var da biz çıplağız? "Biz" derken erkekler tabii, kadın ikinci sınıf yaratık olduğundan daha ortada yok.


Ben bu dini yorumlara uzağım, fakat Krauss'un gözlemini çok da şaşırtıcı bulmuyorum: Ben de birilerini simüle etseydim, o evreni mümkün olduğunca amaçsızmış gibi gösterirdim.

Bir kamera şakası yaparken kurbanlara önce kamerayı göstermezsiniz, yahut double-blind bir bilimsel çalışmanın ortasında deneklere deneyi anlatmazsınız. Stanford Hapishane Deneyi'nden bahsederken, test edildiğini bilenlerin farklı davrandıklarını görmüştük. Yani evrenin sessizliği, bizim gibi zavallı türlerin moralini o kadar da bozmamalı.

 

Toplumsal Stratejiler

Bizi gözleyen var mı yok mu emin değilsek, ne yapmalıyız?

Bence olası bir simülasyonu devam ettirmeye çalışmalıyız. Dikkat çektiğimiz, ilginç olduğumuz sürece o simülasyonun erkenden kapatılmayacağını umabiliriz. Durun hemen soyunmayın, insanlık olarak önemli projelere kalkışmak daha iyi bir yol olabilir. Mesela:

Large Hadron Collider'ın 27 km'lik tünelinden bir kesit. Dikkatli bakarsanız, adamın taa oralardan nasıl da kıskanç kıskanç Türkiye'ye baktığını görebilirsiniz.

Large Hadron Collider'ın 27 km'lik tünelinden bir kesit. Dikkatli bakarsanız, adamın taa oralardan nasıl da kıskanç kıskanç Türkiye'ye baktığını görebilirsiniz.


Bu fizik deneylerini abartıp simülasyonu bozmaya yaklaşırsak veya kendi simülasyonlarımızı yaratıp sistemin enerji tüketimini arttırırsak, yaratıcılığımız ters tepebilir. Bir gece ansızın 82 Mars, 83 Ay, 84 Dünya diye gelip fişimizi çekebilirler.

Ama korkunun ecele faydası yok. İnsanlık tek bir merkezden yönetilmediği için ve merak duygusu ağır bastığı için, fizik deneylerimizi ve yapay zeka + simülasyon teknolojilerini yavaşlatmak imkansız. Zaten ne kadar yavaşlatsan da, bir noktada o kritik eşiği geçeceğiz. Ha şimdi olmuş, ha 100 sene sonra.

Bence daha ilginç bir senaryo, bu noktalara geldiğimizde fişimizin çekilmesi değil de "geriye sarılmamız". Simülasyonu bozabilecek gibi olursak, bizi önceki bir system restore point'e döndürüyorlar mesela. Belki de çoktan geriye sarıldık, uygarlığımızı milyonlarca kez sil baştan yaşıyoruz. Tekerleğinde koşturan ve başladığı yere dönen fareler gibiyiz.

Bir 90'lar klasiği olan Groundhog Day'de, aynı gün tekrar tekrar yaşanıyordu

Bir 90'lar klasiği olan Groundhog Day'de, aynı gün tekrar tekrar yaşanıyordu


Kişisel Sorumluluk

Dev projelerin ötesinde, bireysel olarak ne yapılabilir?

Eğer umursandığımız veya test edildiğimiz bir simülasyondaysak (bir ancestor simulation gibi) iyi, üretken ve yardımsever biçimde yaşamak en mantıklı seçenek. Tahminimiz doğruysa bu stratejinin kazancı büyük olur, tahminimiz yanlışsa da ödeyeceğimiz bedel küçük kalır (örneğin hedonist zevklerden mahrum kalmak). Pascal's Wager'ın bir versiyonu yani. 

Hiç umursanmadığımız bir evren simülasyonundaysak da durum çok değişmiyor. Nihilizm veya intihar kötü birer seçenek olarak kalıyorlar, çünkü sebebi ne olursa olsun, biz bu şartlar içinde evrildik ve insan olarak bizi mutlu eden belli şeyler var: Birliktelik, adalet, çikolata, merak, ateş, gece gökyüzü, derin bir sesle anlatılan hikayeler, musiki, Frank Sinatra, seks, Frank Sinatra'yla seksi musikiler...

Önce bu asgari şartları sağlayan bir hayat kurmak gerekli. Sonra da, tüm şüphelerinizden arınamayacağınız gerçeğiyle yüzleşmek.

İnsan, varoluşunun anlamsızlığı altında, her şorusunun ebediyen cevapsız kalacak olmasının ağırlığı altında bir kere ezildi mi, ondan sonra onu yıkacak bir şeyle karşılaşmıyor pek. Hatta, Hayatın Anlamı yazımda bahsettiğim gibi, varoluşun absürdlüğünden garip bir zevk duymak bile mümkün.

 

Son Perde

Uzun bir yolculuk oldu bu.

İlk simülasyonlarımız olan öykülerle başladık,
"yalan dünya" inançlarıyla,
algımızın oynaklığıyla,
bilimkurgunun sanal dünyalarıyla
ve simulakra fikriyle geniş bir temel oluşturduk.

Modern teoriye geldiğimizde hem simülasyonda olmayı 
hem de simüle edilmeyi ayrı ayrı konuştuk;
Bostrom'un üçleminin merkezindeki Great Filter kavramını,
simülasyonların sebeplerini ve ahlakını,
gözlemlediğimiz bilimsel ipuçlarını,
son olarak da böyle bir hayatın bizim için anlamını irdeledik. 

***

Bilerek dizinin başından beri "bu işin doğrusu şudur, şimdi sizi buna ikna edeceğim" şeklinde yazmadım ki kendi fikrinizi oluşturun. Ama artık bu noktada yeterince altyapınız var, ben de düşüncelerimi söyleyeyim. Böylece sizin için eleştiri imkanı, benim için de öğrenme imkanı doğmuş olur.

  1. Tıpkı Elon Musk gibi (aha ilk defa adı geçti), olasılık hesaplarına bakınca, simülasyonda olma ihtimalimizi %100'e yakın görüyorum. Yalnız burada bir tuzak var: Bu olasılık hesapları, başlangıç şartlarına ve varsayımlara aşırı bağlılar. O yüzden "%100'e yakın" derken, "Allah'ın varlığına %100 inanıyorum" diyen birininkine benzer bir kesinlikten bahsetmiyorum. Belki kaos teorisi hakkında kısa bir okuma, bu iki durumun arasındaki farkı anlamanıza yardımcı olur.

  2. Yine aynı hesaplar yüzünden, simülasyonun amacı değil, onun bir yan ürünü olduğumuza inanıyorum. Zira en yüksek sayıda simülasyonu, evren simülasyonlarını -muhtemelen bilinçsizce- tekrarlayan sistemler yaratacak.

  3. Bir yandan bunu umuyorum da, zira alternatifi daha kötü. Tanrı'nın veya başka uygarlıkların olmamasına alışsak bile, torunlarımızın hiçbir zaman bu teknolojilere ulaşamayacak olması ihtimali epey korkutucu. Hem mekan hem de zaman boyutunda uzayıp giden bir çölün ortasında olmayı, hem yoldaşsız hem de geleceksiz kalmay....

matrix.jpg

Üzgünüz, 21.yy erken dönem simülasyonunuzun sonuna geldiniz, lütfen devam etmek için daha fazla kredi yükleyin...


Pisuardaki Sinek ve Nobel Ödülü

Pisuardaki Sinek ve Nobel Ödülü

Simülasyon Teorisi 9 - Bilimsel Kanıtlar

Simülasyon Teorisi 9 - Bilimsel Kanıtlar