Doğumgünü Çocuğu Bertrand Russell

Doğumgünü Çocuğu Bertrand Russell

Aristokrasi, depresyon, İşçi Partisi, din ve emperyalizm karşıtlığı, hapis, 60'tan fazla kitap, 2000 üzeri makale, 4 evlilik ve (sadece) bir Nobel Ödülü... Önceki gün filozof, aktivist, matematikçi, tarihçi ve yazar Bertrand Russell'ın doğumgünüydü. Hayattayken "bana bir kere bile hediye almadın" diye sızlanıp dururdu, o yüzden şimdi kısa bir yazı hediye edeyim:

Russell, Noam Chomsky'nin daha az sıkıcı bir versiyonu bence: Kendi alanında büyük işler yapmış olmasına rağmen, halkın çoğu tarafından sosyal ve politik konulardaki aktivizmi ile tanınıyordu. Ve Chomsky'nin aksine, onun %1000 İngiliz kraliyeti aksanlı konuşmalarını dinlerken nedense uyuyakalmak zor.

"Kraliyet aksanı" lafı şaka değil, Russell bir aristokrattı. Tudor Hanedanından beri İngiliz yönetiminde önemli mevkileri elinde tutan bir ailenin mensubu ve dedesi de başbakanlık yapmış. Ama kraliyete bu kadar yakın bir aile için, epey liberal bir ortamda yetişmiş. (Babasının "mezhebi geniş" mesela, ooh, tam benim kafada.)

Gerçi o zamanlar kadınlara eğitim hakkı, işçi sigortası ve doğum kontrol hapı gibi bize tırıvırı gelen şeyleri savunanlara "liberal" de değil, "radikal" deniyordu. Russellgiller de topyekün radikaldi. Büyükannesi bile. Zaten asıl önemli figür o, çünkü Russell daha 6 yaşına gelmeden anasını, babasını, kardeşini ve dedesini kaybediyor. Hepsi hastalıktan gitmiş. Koskoca kont da olsan, o boktan zamanlardaki ufacık mikropların elinde kaderin.

Bu ölümlerden sonra Russell'ın eğitimini üstlenen büyükannesi ilginç bir kadın. Dindar olmasına rağmen Russell'ı bir agnostik olarak yetiştirmekte ısrar ediyor (daha doğrusu ona dini eğitim vermiyor). Kendi büyükannemin böyle bir şey yaptığını veya ailenin en radikal bireyi olduğunu hayal edince bir gülme geliyor ki.

Lakin ne kadar aydınlanmış olursan ol, sonuçta büyükannesin, torununa arkadaş olamazsın. Russell da arkadaşsız yetişmiş biraz, biraz da babasından gelen genetik bir depresyona yatkınlık var, dolayısıyla kafayı intihara takıyor. Daha yaşı 13-14. Daha sonra dediğine göre, kendisini kurtaran şey matematik sevgisi olmuş. Özellikle de Euclid. Euclid, kaç bin sene sonra bir insanın hayatını kurtardığını bilse ne hissederdi acaba.

***

"Asla inançlarım uğruna ölmem çünkü yanılıyor olabilirim"

Matematik merakı bakımından Newton, Frege, Pisagor, Aristo ve Descartes'ın yolundan giden Russell'ın ilk kitabı da matematikçi-filozof Leibniz üzerineydi. Ama yaşı ilerledikçe ilgi alanı genişledi. İşçi Partisi'nden aday olacak kadar aktif bir sosyalistti mesela. Progresif fikirlerini yaymak için birçok sivil toplum örgütünde de görev aldı. Sonra gitti her türlü savaş karşıtı gösteride rol aldı, Küba Füze Krizi sırasında nükleer silahsızlanma hareketinin başını çekti.

Yönetimden ve aristokrasiden gelen birinin 1-2 nesil içinde bu kadar otorite karşıtı olması ilginç bir şey. Bu konulardaki görüşünü, benim de okuduğum ilk kitabı olan İktidar'da anlatmış. (Burada "iktidar"ın anlamı, hükümeti oluşturan partiden ziyade, kurumsallaşmış güçtür.)

Fakat beni en çok etkileyen detay, "hem akıllı hem de gözüpek bir dava adamı" oluşu değil, aksine tam da böyle olmayışı. Yani inançlarının peşinden yılmadan, bir ömür boyu gitmiş biri değil Russell. Çünkü o inançları değişmiş. Ve daha ilerde yine değişebileceklerini akıl etmiş.

Örneğin anti-emperyalizmciliği ile pasifizm elele giderken, hatta 1. Dünya Savaşı döneminde bu pasifizmi yüzünden hapse girerken, 2. Dünya Savaşında Hitler'e karşı savaşılmasını savunuyor. Kendisi sonradan, her türlü "-izm" etiketlerine fazla bağlı kalmadığını, herhangi bir davaya %100 gönül vermediğini, zira hayatın bunun için fazla karmaşık olduğunu söylüyor.

Yukardaki alıntıya da bu gözle bakmak lazım: İnançlar uğrunda ölmemek, bir korkaklık itirafı veya kararsız kalmaya dair bir övgü değil. Russell nihayetinde dava adamlığı yapmış biriydi ve o davalardan birinde ölebilirdi de. Fakat "inançların uğrunda ölmenin otomatikman yüceltilmesine karşı" olarak okumak lazım bu alıntıyı. Bir nevi, bilimsel metodun (yeni bilgiler ışığında eski inançların güncellenmesi) sosyal sorunlara ve siyasi retoriğe uygulanmasını istiyordu Russell.

***

Sayısız ülke gezmiş, kitap ve makale yazmış, Dünya'nın en etkin insanlarıyla tanışmış ve bir de utanmadan Nobel Ödüşü kazanmış birinin, bir başka deyişle hepimizi kıskançlıktan çatlatacak dolulukta yaşayan birinin, bir de kalkıp felsefeye ve matematiğe bu kadar teknik düzeyde katkı yapmış olması inanılmaz. Ama o katkıların ayrıntılarını ve mutluluk hakkındaki görüşlerini Felsefenin Öyküsü serisine bırakıyorum, sırası gelince bakacağız. Şimdilik diyeceğim, iyi ki doğdun omurgasız liboş kardeşim, Dünya sayende daha zengin ve daha güvenli bir yer.

 

Bloomberg'e Çıkınca Ne Dememek Lazım

Bloomberg'e Çıkınca Ne Dememek Lazım

Internet Güvenliği 3: Pratik Tavsiyeler

Internet Güvenliği 3: Pratik Tavsiyeler