Vatandaşa Karşı Devleti Savunan Vatandaş

Vatandaşa Karşı Devleti Savunan Vatandaş

Devleti bir terör örgütünden ayıran farklardan biri, kendi evinde ve ailesinin önünde silahsız birini infaz etmemesidir.

Gayet düşük bir medeniyet standardı. Ama asıl test şurada başlıyor: "Hasbelkader" böyle bir olay olduğunda,  devlet bunu nasıl soruşturuyor, vatandaş bunun takibini nasıl yapıyor? Bahçemizden çürük elma mı ayıklıyoruz, yoksa tüm bahçeyi kurutuyor muyuz?

Sözcü gazetesi, mük kemmel bir gazetecilik örneği olarak, bağlama dair hiçbir bilgi vermeden, Dilek Doğan'ın daha sonradan canlı bomba olacak birinin yanındayken çekilmiş resmini yayınladı. Herhalde benim de sonradan katil olan biriyle bir zama…

Sözcü gazetesi, mük kemmel bir gazetecilik örneği olarak, bağlama dair hiçbir bilgi vermeden, Dilek Doğan'ın daha sonradan canlı bomba olacak birinin yanındayken çekilmiş resmini yayınladı. Herhalde benim de sonradan katil olan biriyle bir zamanlar çekilmiş fotoğraflarım vardır.

Bizde bizzat bahçevan bahçeyi kurutuyor, yani vatandaşın kendisi devletin hatalarını kapamaya çalışıyor.  Dilek Doğan'ın evindeki arama esnasında vurulması ertesinde, hemen polisin yardımına koşmak gibi:

"Arama izniyle eve gelen polise mukavemet gösterirsen, o da seni vurur, diğer ülkelerde de böyledir"

Yahut,  misyonu gereği otoriteden hesap sorması gereken medyanın, onun yerine ideolojilerine ters giden kurbanı geçmiş ilişkileri üzerinden karalaması gibi (guilt by association):

"Ama o da sütten çıkmış ak kaşık değil ki, haketmiş, bak canlı bombayla çekilmiş fotoğrafı bile var" 

 

Güçlünün yanında yer almak sarhoşluk verici ve kör edici bir deneyim. 

Halbuki arama izni ile dahi olsa, evine zorla giren polise mukavemet göstermek, normal insan davranışı aralığında bir davranıştır.  "Sadece suçluların saklayacak bir şeyleri olur" mantığı, sadece baskıcı devletlerin propaganda ağzı değil, aynı zamanda insan psikolojisini de hiçe sayıyor.

Örneğin cognitive dissonance teorisine göre, yasalara saygılı, kendine güveni az ve sisteme inanan biri (yani tam da sistemin örnek vatandaş sayacağı biri) kendini böyle bir durumda bulduğu zaman, "hata bende olmalı ki bu polisler burada" diyerek suçlu psikolojisine bürünmeye başlayabilir. Bunun aksi kişiliğe sahip biri de suçlu olmadığı halde sırf otoriteye tepki olarak bu psikolojiye bürünebilir. Yani herkes koyun gibi, eve gelen polis karşısında sıfır beyin aktivitesiyle gidip çay demlemez. 

 

-"I am the Law....and also a fascist in a silly costume" -Judge Dredd

-"I am the Law....and also a fascist in a silly costume" -Judge Dredd

Hukuk da cezalarını bu gerçekleri ve normal insan davranış aralığını gözönünde tutarak belirler. Polisin basit de olsa psikoloji eğitimi alması bu yüzden çok önemli. Her halükarda, polis psikolojiden bir öküzün anladığı kadar bile anlasa, kendisine yapılan mukavemet silahsız olduğu sürece, yapacağı en fazla şey tutuklayıp götürmektir. Polis önce asıp, sonra yargılayamaz, "öldürdük ama bakın meğer ne iğrenç biriymiş" diye sıvışamaz.

Aslen polis asmadan önce de yargılayamaz. Çünkü kendisi aynı zamanda part-time hakim, stajyer savcı ve hobi olarak infazcı değildir. Henüz Judge Dredd evrenindeki kadar distopyan bir dünyada yaşamıyoruz şükür ki.

Zaten polise mukavemet, evinin mahremindeyken bile yargısız infaz edilmeyi haklı çıkaracaksa, o zaman evinin dışında sokaklarda izinsiz gösteri yapanlara tomalardan su yerine kurşun sıkmak gerekirdi. Sözcü de ölenlerin arkasından "bilgisayarında hayvan pornoları bulundu" gibi iddialarla habercilik görevini yerine getirirdi.

"A whiff of grapeshot". Gülle yerine saçma atan toplar, Napolyon'dan beri, isyankar kalabalıkları katletmenin en etkili yollarından biri.

"A whiff of grapeshot". Gülle yerine saçma atan toplar, Napolyon'dan beri, isyankar kalabalıkları katletmenin en etkili yollarından biri.

Maharet, polisi karşısında mum gibi olunacak "büyük devletler" yaratmak değil, devletin birimlerinin birey haklarını çiğnememek için mağduriyete varan fedakarlıklar yaptığı "büyük milletler" oluşturmaktır.

Bu yüzden de öldürülenin, sonradan Ayşecik yerine Hitler çıkması, sadece kurbana duyulan sempatiyi azaltır, devletin yükümlülüklerini değil. Devletin yükümlülüklerine uyması, güçlünün yanında olmanın verdiği konfordan da intikam iştahımızın tatmininden yüzlerce kat daha önemli, çünkü %99'u zulüm ile geçmiş insanlık tarihinde, nihayet merkezi otoritelerin gücünün ilkelerle sınırlanabildiği bir noktaya geldik. Bu güç, doğası gereği kabından taşmak istediğinde, gösterilen tepki zayıfsa, uğruna çok şeyin feda edildiği bu modern kazanımlar da senelerce geriye gider (slippery slope).

 

İşin acı tarafı, o "gücün" toplumları zorla ele geçirmesine gerek olmuyor; bir çocuk gibi anlık  ihtiyaçlarının tatminini ve gönüllü köleliğin rahatlığını, ilkelerden daha çok umursayanların alkışlarıyla tahta davet ediliyor.

Kahramanlık, Milletçe Övünülecek Bir Özellik Değil

Kahramanlık, Milletçe Övünülecek Bir Özellik Değil

İslami Terör Tartışmalarının Psikolojisi

İslami Terör Tartışmalarının Psikolojisi