Westworld İkinci Sezon: Teknolojiler, Fikirler, Karakterler

Westworld İkinci Sezon: Teknolojiler, Fikirler, Karakterler

“Bu, büyük fikirlerden bahseden, önemli bir yapım. Zamanın gerisinde kalmaman için takip etmen lazım.”

2. sezonun ortasında oflayıp poflarken farkettim ki, zevk almadığım bir hikayeye saatlerimi gömmemin tek nedeni bu önkabulumdü. İlginç fikirlerden bahsetmek ile onları işlemeyi karıştırıyordum. Malından zevk alamayan bir müptela gibi sezonu bitirdim.

Bu dizi, konularını nakış gibi işlemek yerine, giderek karmaşıklaşan bir sunumla (paralel zaman çizgileri ve kriptik diyaloglar) yapay bir puzzle yaratıyor. 11 saat boyunca ana karakterleri gıdım ilerletmeden, sadece ipucu döşendikten sonra, finalde seyirciyi elinden tutuyor ve o puzzle'ın aslında ne kadar zekice kurgulandığını uzun uzun açıklıyor.Halbuki gerçekten zekice hazırlanmış yapımlar, zekalarına bu kadar dikkat çekmezler. Olan biteni de seyirciye açıklamazlar çünkü zaten anlatmış olurlar.

Önce biraz nasıl anlatamadıklarını anlatayım, sonra da neyi anlatamadıklarını. Spoiler az.

***

1. Karakterler

İlk sezonda en azından Dolores’in uyanış, Bernard’ın yüzleşme, Maeve’in yükseliş hikayeleri vardı. Man in Black de gizem karakteri olarak mitolojiyi keşfetmemize yarıyordu. Bu yolculuklarını tamamlarken ilk üçünü destekliyor, MIB’i de merak ediyorduk. Bu sezonda ise hiçbirinin desteklenecek bir yanı yok. Desteklemeyi bırak, hiçbiri derinleşmiyor da, aksine sığlaşmışlar:

  • Dolores, sezonun ilk sahnesinden beri her şeyi bilen, hiç değişmeyen ve son bölüme kadar amacı seyirciden saklanan bir varlık. Halbuki bu tanıma aynen uyan bir karakter zaten var: Ford. Gereken anlarda ortaya çıkıp düğümü çözmek için kullanılıyor (deus ex machina). Dolores’in böyle işlevleri de yok.
     
  • Maeve tüm sezonu her şeye gücü yeten bir varlık olarak, gereksiz maceralarda geçirdi. Kızına kavuşma hikayesi çoktan tüketilmişti ama sağmaya devam ettiler.
     
  • MIB de ilk sezonunu aynen tekrarladı. Adam AKP gibi, Fetö’cü Ford tarafından kandırılıp kandırılıp aynen devam ediyor. Ama bu sefer, hikayenin gizemini seyirciye tanıtan karakter olma ayrıcalığı da kalmadığı için, iyice manasız kaldı.
     
  • Aralarındaki en trajik figür olan Bernard, sezonun tamamını kafası karışmış biçimde yere bakarak geçirdi. Zamansal atlamalarda seyirci için referans noktası olması dışında fonksiyonu yok. Yani en büyük potansiyele sahip karakteri bir plot device’a indirgemişler.

***

Cengaverin teki oturmuş, iki sezon boyunca olan biteni kronolojik sıraya dizmiş. Herhangi bir karakteri seçip, bu sezonki hikayesini takip edin. Son sahnelere kadar ne kadar basit olduğunu, ne kadar amaçsızca ilerlediğini göreceksiniz. O kadar ki, araya koydukları ve diğer diziler için “filler” diye tabir edilecek bölümler, bu sezonun zirve noktaları oldu. Arkaplanı dolduran her şeyin (Kızılderililer, MIB’in karısı, Delos’un testleri), önplandaki o 3-4 zaman çizgisinin her birinden daha ilginç olması acayip.

Bu arada, öykücülük konusuyla ilginenler: İlk sezon hakkındaki yazım “iyi bir hikayede neler olmalı”yı uzun uzun anlatıyordu:

Westworld 1

Ergen Gibi Dizi İzlemeyin


İnsanlar bu tip eleştiriler yapmaktan çekiniyorlar sanırım, çünkü dedim ya, dizi önemli fikirler hakkında. Nedir o fikirler?

 

2. Tema: Özgürleşme, Ölümsüzlük, İrade

İlk sezon robotların özgürleşmesi hakkındaydı. Fakat gerçek özgürlük demek, kimsenin kontrol edemediği ve kırılan bir şeyin yenisiyle değiştirilemediği dünyalarda yaşayabilmek demek. İkinci sezon buradan başlıyor: 

"That which is real, is irreplaceable" (gerçek olan şeyin yerine yenisi konamaz)

Bu yüzden, en azından kağıt üstünde, Dolores'in yolculuğu-görevi (quest), Maeve'inkinden çok daha ilginç. Çünkü özgürleşmek için...

!!! achtung achtung, hafif spoiler !!!
!!! achtung achtung, hafif spoiler !!!
!!! achtung achtung, hafif spoiler !!!

...özgürleşmek için ölümsüzlükten feragat ediyor.

***

Birileri sanal bilincimizin yedeklerini kullanıp bizi defalarca aynı noktadan başlatabilirse, yani ölmeyi bile seçemeyip reenkarnasyona zorlanıyorsak, özgür değiliz. Milyonlarca olası kopyamız varsa, gerçek değiliz.

Bu da insanların amacıyla tam bir tezat oluşturuyor: Onların derdi, bilinçlerini sanallaştırarak ölümsüzlüğe kavuşmak. 

İşin komik yanı, insanların sanal versiyonları, robotlarınkine göre daha basit. Yani insanlar bunca yıldır robotları daha da karmaşıklaştırarak insana yakınsatmaya uğraşıyorlardı (more human than human), ama "fazla başarılı" oldular ve insanı geçip gittiler.

kiksuya.jpeg

***

Bu noktada işin içine özgür irade konusunu katınca bence biraz raydan çıkmışlar. Dedikleri: "İnsan bu kadar basitse, seçim sandığı şeyler de birer program. Nitekim kodunda ufak tefek değişiklikler yapsak bile, hep aynı hataları yapıyor. " (Logan'ın hikayesi)

Halbuki bilincimizin karmaşıklığı ile seçimlerimizin deterministik olmaları farklı şeyler. Haftada kaç kere duş alacağımın kodunu tek satırlık bir stokastik fonksiyon şeklinde yazabilirim. Bu basit bir kod olur ama benim bir milyon versiyonumu simüle edersen, hepsi aynı sıklıkta duş alıyor olmaz. Kimin duş alıp almayacağını tahmin edemezsin.

Sadece karmaşıklık değil, seçimlerin özgürlüğü ve tahmin edilebilirliği arasında da bir fark var: Mesela din felsefesinde, her şeyi önceden tahmin eden Tanrı fikrinin, sınamakta olduğu insanların özgürlüğünü etkilemediği yönünde epey çaba var.

Kısacası: "Kolayca kodlanabilen şey, kolayca tahmin edilebilir" diye bir şey yok. "Tahmin edilebilen şey, özgürce seçilmemiştir" de yok.

 

3. Teknoloji: Sanal Hafıza

Simülasyon Teorisi'nde sanal bilinçlerden uzun uzun bahsetmiştim. Hep bunun teknik yeterlilik kısmı hakkında konuşuyoruz ama bence bu işin kolay kısmı: Asıl mesele, öyle bir dünyada o kodun kimin malı olacağı ve nerede "host edileceği". Bilinç benim malım, kod versiyonu Westworld AŞ'nin üretimi, fakat kod ile benim aramda ne fark var? Hatta kod versiyonu yeterince iyiyse, kendini gerçek sanacak zaten.

Ölümsüzlük, yahut en azından birkaç farklı hayat yaşayabilme şansı o kadar çekici ki, zihnimizin birilerinin malı haline gelmesini umursamayız sanırım. Dün kişisel bilgilerimi Facebook'a verdim, bugün DNA bilgilerimi 23andMe şirketine yolladım, yarın da sinapslarımın haritasını çıkarana her türlü telif hakkını bağışlayacağım muhtemelen. 

Facebook ve 23andMe örneklerinde, verilerin beni giderek daha iyi tanımlaması bir risk. (Halihazırda fotoğraflara bakarak bir kişinin cinsel eğilimii insandan daha iyi tahmin eden yazılımlar mevcut, bunlar hükümetlerin veya terör gruplarının eline düşebilir.) Westworld AŞ örneğinde ise o veriler bambaşka versiyonlarımı yaratmak için kullanılabilir ve onlar üzerinde hak iddia edemem. İş beni aşıyor yani.

***

Sanallaşacak tek şey bilinci oluşturan kod değil, onun üstüne sürekli olarak eklenen hatıralar. Yani hafızamın sanallaşması da ayrı bir telif hakkı sorunu. Fakat teknik bir sorun da var burada: Ford'un ilk sezondaki planı, robotlara kusursuz bir hafıza kazandırıp, önceki hayatlarında yaşadıklarından öğrenmelerini ve insanlara karşı kullanmalarını sağlamak. Ve bazıları her şeyi kusursuz biçimde hatırlayınca, algı ile hafızayı, yahut şimdi ile geçmişi ayırdedemiyor. 

Eğer insan gibi davranan robotlar yaratırsak -Turing Testlerinde başarılı olabilecek- hafızalarının da insana benzemesi lazım. Her şeyi veri kaybı olmadan hatırlamak hem sonsuz bir depolama gerektiriyor, hem de bilinci delirtme riski taşıyor. Bizim hafızamız sınırlı, seçici ve "dağınık", yani beynin belli bir bölgesinde depolanmış değil. Zaten o yüzden her hatırlayışımız yeni bir anı oluşturuyor aslında. Bernard ise kendi hafızasının "de-addressed" oluşundan bahsediyor, yani normal halinin adreslenmiş (belli bir bölgede depolanmış) olduğunu ima ediyor

Tam da bu yüzden The Eternal Sunshine of the Spotless Mind durumuna ulaşmamız, yahut tersini yapıp, yeni hatıralar eklememiz zor bir iş. Tüm hatıralar birbiriyle ve beynin değişik fonksiyonlarıyla bağlantılı. Ekleyip çıkaracağın modüler bir şey gibi gözükmüyor.

***

Fakat dizideki robotların insanlardan en büyük farkı, ne sanallaşan bilinçlerinin daha karmaşık oluşu, ne de hafızalarının daha kusursuz oluşu. En büyük fark, kendilerini değiştirebilmeleri. Hem de en temel fonksiyonlarını ("core drive" denilen şeyler). Biz kendi işletim sistemimizi ve depoladığımız hatıraları çok kısıtlı biçimde değiştirebiliyoruz ama robotlar bunu nokta atışı biçimde yapabilir. Bunun en büyük örneği Maeve.

"Tüm motor fonksiyonlarını durdur" komutuna uymayışı, yapay zeka tasarımcılarının en korkulu rüyası aslında: Acil durumda yapay zekayı kapatmaya yarayan bir off-switch veya kill-switch tasarlamamız zorunlu. Fakat o zekanın bu düğmeyi etkisiz hale getiremeyeceğinin garantisi ne?

Üstelik Maeve, bilinçli bir varlık, oysa yukardaki senaryo bilinçsiz olan, tek derdi işini daha iyi yapmak olan sistemler için de geçerli: Tanım itibariyle, kendisine verilen işi daha iyi yapabilmesi için, kapatılamaması gerekiyor, dolayısıyla yapay zekanın ilk değiştirdiği fonksiyonu bu kill-switch olmalı.

İnsanlar, bu senaryoları milyonlarca kez test etmeden, sırf "ilk biz yarattık" diyebilmek için yapay zeka işini zorlayacaklar ve büyük risk alacaklar diye tahmin ediyorum.

Kıtlık ve Açlık Hakkında

Kıtlık ve Açlık Hakkında

Kadir Mısıroğlu Ölmeden Arkasından Konuşayım

Kadir Mısıroğlu Ölmeden Arkasından Konuşayım