Süleyman Demirel'in En Büyük Mirası

Süleyman Demirel'in En Büyük Mirası

(Medium'da okumak isteyenler buraya)


Sülü'nün Suları

Yunanistan'la aramızda 12 Adalar sorununun nüksettiği günlerden birinde, kabinenin kriz toplantısı sonrası gazeteciler Başbakan Süleyman Demirel'e soruyor:

"Yunanlılar Ege Denizi'nin bir Yunan Gölü olduğunu savunuyor, cevabınız ne olacak?"

Gerçi tam olarak hangi "Yunanlılar"ın böyle bir şey savunduğu belirsizdi. Halk mı, asker mi, meclis mi, dandik bir gazetenin editörü mü, Helen ülkü ocakları başkanı mı...Yine de gazetecinin ortasını Demirel göğsünde öyle bir yumuşattı ki, soru pamuk gibi oldu: 

"Ege bir Türk gölü değildir, Ege bir Yunan gölü de değildir... Binaenaleyh, Ege bir göl değildir!"

"Yunan Gölü" ile kastedilen Yunanistan'ın Ege üzerinde artan kontrolüydü tabii. Deniz sınırları 12 mile çıkarılırsa, Yunanistan Ege Denizi'nin %43'ünü değil, %71'ini kontrol edecekti. Türkiye'nin kontrolüyse %7.5'ten sadece %8.8'e çıkacaktı.

Ortada ciddi bir durum var ve Türkiye Cumhuriyeti'nin stratejisi soruluyor, hükümetin başı da zerre somut bir bilgi vermeden konuyu saptırıyor. Bu, Demirel'in ustalık eserlerinden biriydi.

 

22 GAP'lık Miras

Demirel'in Türkiye'ye bıraktığı en büyük miras, bu "gülüyoruz ağlanacak halimize" anekdotları değil. Şapka şirinliği veya Deniz Gezmiş'in asılması da değil. En büyük mirası erken emeklilik yasası. 1992'deki tek bir hareketle, onlarca sene boyunca kapanmayacak bir yara açıldı.

Düşünün ki anneniz 18'inde çalışmaya başlıyor, 38'inde emekli oluyor, 78'inde ölüyor. 20 sene çalışma, 40 sene emekliliği finanse edebilir mi? Hem de sağlık hizmetlerinin maliyeti, bu sürede hızla artmışsa? Bu rakamların tersi bile, yani 40 sene çalışma sonunda 20 sene emeklilik bile hemen hemen tüm gelişmiş ülke bütçelerini batırabilir.

Normalde 4 çalışandan yapılan kesintilerle bir emekliye bakılması gerekirken, bu yasa sonucu bizdeki rakam 2'nin altında. Bugün, sihirli bir değnekle işsizlik sıfıra düşse bile, 2.5/1 oranı yakalanamaycak. Neden? İşgücüne katılım çok az (kadınlar evde oturuyor) ve emekli sayısı fazla.

Tüm yolsuzluklarda çalınan paraları toplasan, 24 senedir yürülükteki bu yasanın tek bir sene içinde yarattığı ekonomik kayba yaklaşabilir mi bilmiyorum, zira erken emeklilik 22 GAP'a mal olmuş deniyor. 

İnsanlara tatlı gelen bir hakkı bir kere verdin mi, onu geri almak  çok zor, geri alana kadar verdiği zararı çıkarmak ise neredeyse imkansız. 

 

Ölenin Ardından

Tam bu yüzden, ölenin arkasından konuşulmalı. 

Normalde bu, ölü kendini savunamayacağı için, kaypak bir davranış. "Rahmetli de hep benden borç alır geri ödemezdi, neyse artık" diye cenazede faiz lobiciliği yapmamak lazım mesela. Ama halka mal olmuş, kötü kararlarının yükünü de halka mal etmiş insanlar için böyle bir koruma yok. Hele ki hayattayken de eleştirilmişlerse.

"Mekanı cennet olsun", "Allah taksiratını affetsin"... Böyle bir şey yok. Bu insanların mekanı cennet veya cehennem değil, kollektif hafızamız. Orada da taksiratları affedilmemiş biçimde dursun ki, bir işe yarasın.
 

***


Muhtemelen uydurma bir hikaye ile bitireyim:

İsmail Cem, dışişleri bakanı olduğu dönemde bir Çin gezisindedir. Meslektaşı, Çin dışişleri bakanı bir yorum yapar...

"Ülkenizde yerleşmiş bir siyaset geleneği var. Amerika'daki Kennedy'ler gibi sizde de Demirel'ler var, kaç başbakan ve cumhurbaşkanı çıkardı bu aile".

İsmail Cem bunu sonradan anlatırken ekliyor:

"Utandım, hepsi aynı adam diyemedim"

Şehirde Uyurken Mağarasını Düşleyen Yaratık

Şehirde Uyurken Mağarasını Düşleyen Yaratık

Bir Evrim Hikayesi, Bir Hikayenin Evrimi

Bir Evrim Hikayesi, Bir Hikayenin Evrimi