Ahlak ve Toplum 3: Empati

Ahlak ve Toplum 3: Empati

İyilik yapmak kadar, iyiliğin karşılığını istemek de önemli...

Akraba ölçeğinde, karşılıksız iyilik (fedakarlık) yapmanın evrimsel avantajından bahsetmiştik. Şimdi ölçeği büyütelim. Büyük topluluklarda yaşıyorsak ve çoğunlukla akraba değilsek ne olur?

Elbette teoride hepimiz akrabayız ama yakınlığımız geometrik olarak azalıyor, mesela 3. dereceden kuzenimle gen ortaklığım sadece %1 civarı. Azalan akrabalığımızla orantılı olarak, işbirliğine yatkınlığımız da azalıyor. 

Baskın strateji: karşılıklı iyilik (empati + adalet duygusu).

(Yukardaki animasyonun, kontrol edilebilir slayt gösterisi ve jpg dosyaları burada)
 

Empati yeteneğinin, fedakarlıktan ve "kin selection"dan miras kaldığını düşünebiliriz. Bir nevi aynı beyin devrelerini kullanıyoruz, akrabamız olsun olmasın kendimizi başkasının yerine koyabiliyoruz. Bu bize yardım etme motivasyonunu sağlıyor. Kritik fark şu: Ettiğimiz yardımın hesabını tutuyoruz. 

Zira karşılıksız iyilik, paradoksal olarak, bu ölçekteki bir grup için zararlı olur. Niye? Free rider problemi. Yardımseverleri enayi yerine koyan bireylerin avantajı büyük olacağından, grubun içindeki genler kısa sürede bu aşırı bencilliği yansıtacak hale gelir. Oysa basit bir adalet anlayışı varsa, bu kişiler grup tarafından cezalandırılacakları için, genleri baskın hale gelemez.

***

Bu anlayış bir çok sosyal hayvanda var. Biz de bu konuda öyle hassasız ki, sürüyle deneyde, kendi zararımıza olacağını bile bile, bizi enayi yerine koyanları cezalandırmak istiyoruz. "Adil empati" diyebileceğimiz bu kombinasyon, insan ahlakının temelini oluşturuyor. Ve bireylerin bencilliklerini, akraba gruplarının sıkı bağlarını dengede tutan bir üçüncü etki haline geliyor.

Gruptakilere iyilik yapmak kısa vadede, o iyiliğin karşılığını istemek de uzun vadede grubu güçlü tutuyor. Güçlü olmak tam olarak ne demek? Uyum içinde avlanmak, iş bölümü yaptıklarından bireylerin uzmanlaşmaları, çocukların ortak yetiştirilmeleri.... İşbirliği isteğine, empatiye, adalet duygusuna sahip olmayan bireylerden oluşan gruplar, kaynaklar kıtlaştığı anda yarışı kaybedecekler ve tüm genleriyle beraber yokolacaklar. Dolayısıyla grup bazında bir evrim mekanizmasından söz edilebilir (group selection).

Kör bir evrim mekanizması olarak bakarsak, group selection, önceki bölümde gördüğümüz kin selection kadar destek görmüş değil bilimadamları tarafından. Hem gözlemlenmesi daha zor, hem de teorik problemleri var. Mesela, önce bir takım genlerin gruba diğer mekanizmalar yoluyla yayılması lazım ki, ancak ondan sonra grubun davranışı değişebilsin, avantaj sağlasın, ve o genleri yayabilsin. Yani o genler ilk seferinde nasıl yayılacaklar kritik sayıdaki üyeye? İlk yayılma evresinde, o genleri diğer genlere kıyasla "seçen" bir mekanizma yok, zira grubun kendisi daha işbirliğinin getirilerine sahip değil.

Fakat group selection, kültürel evrim bağlamında da düşünülebilir (gene-culture coevolution). Kültür, öğrenilmiş ve nesilden nesile aktarılan herhangi bir davranış demek. Bazı kargaların, ceviz kabuklarını kırmızı ışıkta bekleyen arabaların önüne atmaları, arabalar üzerlerinden geçince bir sonraki kırmızı ışıkta inip o cevizleri yemeleri genetik bir yatkınlık değil, kültürel bir davranış.

Büyükçe bir insan topluluğu da, temel empati ve adalet duygularının üstüne, işbirliğini yücelten bir kültür inşa edebilir. Bunu zayıfı, güçlüye karşı koruyan yasalarla yapabilir. Yeterince ilerlerse, bu işin evrensel insan hakları beyannamesine kadar yolu var.

***

Genetik olarak grup seviyesinde bir seçilim mekanizması olsun olmasın (diğer olası seviyeler: gen, hücre, organizma, akrabalar), kültürel farklılıklar taşıyan toplumlar arasında bir rekabet ve seçilim olduğu açık.  Diğer şartlar aşağı yukarı aynı olduğu sürece, dinleri savaşmayı, yayılmayı, üremeyi yücelten topluluklar, pasifist inanışlara sahip topluluklara üstünlük sağlayacaklardır.  Merkeziyetçi ve totaliter sistemler, liberal sistemlere üstün geleceklerdir. Taa ki fazla büyüdüklerinde, kendi ağırlıkları altında ezilip, parçalanana kadar. Ortaya çıkan yeni düzendeki kültürde liberalizm, eskisine göre daha bile yüceltilmiş olabilir.

Kısacası bu dinamik bir süreç, entropi gibi tek yönlü bir akışı yok. Nasıl ki doğanın değişen şartlarında, en optimum tasarıma sahip tür de sürekli değişiyor, uygarlığın değişen şartlarında da avantajlı olan gruplar sürekli değişiklik gösterecekler.

Gelecek bölümde, empatinin kırılma noktasından bahsedeceğiz...


Dizideki Tüm Yazılar

Ahlak ve Toplum 4: Duyarsızlık

Ahlak ve Toplum 4: Duyarsızlık

Ahlak ve Toplum 2: Fedakarlık

Ahlak ve Toplum 2: Fedakarlık