Denize düşşeler Hemingway'i mi kurtarırsın, Tolstoy'u mu?

Denize düşşeler Hemingway'i mi kurtarırsın, Tolstoy'u mu?

ekşisözlük'teki amerikan edebiyatı vs rus edebiyatı geyiğinden esinlenerek...

Dünya edebiyati özeti geçmeyecegim, haddime degil. Zaten öyle birşey yapabilsem kitap yazar, fiyat olarak da donunuza kadar herşeyi isterdim. 

Benim ilgimi ceken, hepimizin -ama özellikle konu hakkinda gerçek zevki/merakı olmayan çoğunluğun- kabul gormek icin izledigi tutum. Bu uğurda rasyonel olan davranış, Rus edebiyatına methiyeler düzmek, çünkü bir bedel ödemezsiniz. Alman arabalarini sevdigi icin "arabadan anlamadigi" düşünülen biri olmamıştır herhalde.

Amerikan edebiyatı icin ise "yeni", "yüzeysel", "ingiliz cakması" tadinda yorumlar risksizdir, cunku bunlar zaten Amerika ile özdeslesen kavramlar olduklarından, bilinçaltında otomatikman kabul görüyorlar.

Ben biraz bu akıntının tersine yüzeceğim...

Sıralamalara/kıyaslara çok fazla önem veriyoruz çünkü minimum eforla maksimum yarar sağlıyorlar. "Ben bu edebiyattan/yazardan ne kazandım" sorusturması, gerçekten o kitapları okumayı gerektirirken, sıralama oluşturmak için coğunluğun/otoritelerin sevdiği sıralamalarını bilmek yeterli. 

Kolaylığının yanında, yararı da bariz: Başkasının sosyokültürel durumunu tartmak için bir kısayol bu, bir sertifika

"Merhaba, adım samuel, 25 yaşım... Her edebi eleştirmenin düşündüğü gibi Tolstoy'un en birinci yazar oldugunu düşünüyorum. Tolstoy'un kendisini olmasa da, meta-datasını okumuş olmam, bu sosyal çevreye aidiyetimi sağlamalı"


Köpekler gibi birbirimizin götüün koklayarak her türlü veriyi alabilsek, bu sıralamaların değeri de düşerdi.

Ben de aynı nedenlerden ötürü okumuştum Savas ve Barış'ı ilk seferinde, herkes okuyor diye ve herkes okumuş olduğumu bilsin diye. Pek birşey anlamamıştım. Sonradan zevkini çıkarabildim: Tüm karmasıklığıyla bambaşka bir toplumun her katmanını, tüm çıplaklığıyla bambaşka bir zamanın ruhunu gözler önüne seriyordu. Hem zaman makinası, hem teleport cihazıydı Tolstoy'un eserleri.

Dostoyevski`yi de madalya kürsüsüne çıkarmanın hiçbir sosyal çevrede maliyeti olmaz. Kimse kalkıp, kendisinden daha iyi romancılar olduğunu ama insan psikolojisinin uçlarında dolanan eşsiz karakterlerinin, farklı oldugunu hissetme ihtiyacındaki ozellikle genç okurlara çekici -hatta fazla çekici- geldiğini söylemez. Belki bu yüzden herkes, bir şekilde kendini özdeşlestirdiği Raskolnikov'un adını bilir ama başka bir Rus roman karakterinin adı pek bilinmez.


Ruslar, yurtdışında özellikle bu ikilinin ve Chekhov'un bilinirligi ile edebiyatlarında altın çağlarını yaşadıklarında saatlerimiz 19.yy'ı gösteriyordu. Öncülleri PushkinGogol ve Turgenyev'den önce, Rus edebiyati namina sayacağımız pek birşey yok, sonradan coşuyorlar. Halbuki yeni denilen Amerikan edebiyatı da aynı donemde filizlendi, sadece altın cağını bir yüzyıl sonra yaşadı.

Bu süreçte Amerikan edebiyatının İngiliz edebiyatından kopuşu da sanılandan erken yasanıyor. Edgar Allan Poe %100 yerli üretim. Mark Twain'in dilini dahi zamane Londralısı muhtemelen anlamazdı.  Thoreau'nun bireyselciligi ve merkezi hükümet karsıtlıgı, Amerikalılığın (ve erkegin) özüdür. 

(Bu bağımsız çiftçi ideali Thomas Jefferson'u hatirlatiyor bana, ve 1700 lerdeki kurucu babaları. Bunlar edebiyatçı olarak anılmasalar da mesela Jefferson-Adams mektupları ve tabii bildirgeleri/gazeteleri güzel okumalardır)

Anglosakson kültür ittifaki ve gelişen ulaşımla okyanusun iki yanina da yayılıyor yazarlar: Tocqueville'in Democracy in America'si Amerikan edebiyatının mı Fransız edebiyatının mı bir parcası sayılır?  Modernizmin babalarından T. S. Eliot yanki mi, İngiliz mi? Ezra Pound ABD'de doğdu ama hayatının çoğunu Avrupada geçirdi. Ruslar bu kolay seyahat avantajından mahrum kaldılar.

20.yy'in başında ise Fitzgerald The Great Gatsby ile, Tolstoyun yaptığı gibi, toplumunun, zeitgeistın röntgenini çekmişti. HemingwayFaulknerSteinbeck gibi Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış yazarlar dünya edebiyatını etkilediler. Bu dönem Rusların Gümüş Çağı'na denk geliyor, özellikle şiirde (ne yazık ki şiir sevmedim, sevemedim) 

Kısa süre içinde, siyasi baskıyla Rus edebiyatı kırpılıyor. Maxim Gorky'i duymuştur çoğumuz, bu siyasi akımın sevdiği kahramanları ölümsüzleştirdiği için, ama otorite karşıtı bile olmayan, sadece siyasi ideoloji ile bağıntısız kalmak isteyen birçok yetenekli insan, sanat tarihi ögrencileri dışındakiler için isimsiz kaldı.

İstisnalar oldu, kaçan veya yasakları delebilen. Doctor Zhivago'nun yazarı Boris Pasternak ve Aleksandr Solzhenitsyn bu sayede Nobel Edebiyat Ödülü kazanabildiler. Nabokov kaçmakla kalmadı, Amerikan saflarına geçti. Sholokhov ise bunların aksine Sovyet rejimiyle yakınlaşmasına rağmen sınırlarını aşabildi.

Buna kıyasla, ikinci dünya savaşı sonrasında artan ekonomik ve askeri baskınlığına paralel olarak, Amerikalılar kendi klasiklerini bazen filmler yoluyla yaymaya devam ettiler: Joseph Heller (Catch-22), Salinger (Catcher in the Rye), Kurt Vonnegut (Slaughterhouse-Five), Harper Lee (To Kill a Mockingbird)

Bunlari 70'lerden sonra postmodern edebiyatçılar izledi. O kısmı bilmiyorum, zira başında postmodern kelimesi geçen hiçbirşeyi bilmiyorum, ama mesela bilimkurgu edebiyatında, yahut dedektiflik öykülerinde (noir öyküler örneğin) Amerikalı yazarların baskınlığı bariz. Sonuçta edebiyat klasiklerle sınırlı değil.

Tolstoy ile Darwin'in akraba oldukları Illuminati çevrelerinde bilinen bir gerçek

Tolstoy ile Darwin'in akraba oldukları Illuminati çevrelerinde bilinen bir gerçek

Uzaylı dostlarımızı cemaate çekmek icin galaksiye bedavaya dağıtacağımız "insanlığın ürettiği en iyi edebi eserler" derlemesinde Ruslar, Fransızlar alıp götürürler. 

Lakin hem yaşadığımız zamanın Rus edebiyatı altın çağına olan uzaklığı, hem de ingilizcenin yaygınlığı sayesinde Amerikan edebiyatının bana kattıkları ve aldığım toplam zevk daha fazla. 

Kültürel sınırlar ve dolayısıyla edebi etki alanı, okuyan ve yazan kitlenin büyüklüğü ile orantılı olmakla kalmıyor, bir kritik eşiği geçince kendi referanslarını, mitlerini, arketiplerini oluşturabildiğinden edebiyatın niteliği de artıyor. 

Ayrılmadan, su listede bulunan, edebiyat tarihine etkisi bakımından ağır siklet sayılabilecek İngilizce eserlere bir göz gezdirin. Ve tabii unutmayin (sosyal mesaj kısmı): herhangi bir eserin tarihi önemi büyük diye ondan zevk almanız, zevk aldıklarınızın da tarihi önemi olması gerekmez.

Türkiye'ye karşı Birleşmiş Milletler ve 140 cüceler

Türkiye'ye karşı Birleşmiş Milletler ve 140 cüceler

Kobane ve Ferguson Olayları: “Yiyin Birbirinizi”

Kobane ve Ferguson Olayları: “Yiyin Birbirinizi”