Yurtdışına Giden Hainler

Yurtdışına Giden Hainler

Fularsız podcastin ikinci bölümüne hoş geldiniz, ilki burada. (ekleme: Artık Spotify’a, Youtube’a da koyduk. Portaldan bakın)

Bugün elimiz mahkum, biraz seçim geyiği yapıp, Devlet “poor man’s Machiavelli” Bahçeli’den bahsediyoruz. Sonra da asıl konuya geçiş. Buyrun.


Kısa Kısa Notlar

  • Derdim uzun vade. Yani İmamoğlu kazanınca yarın ne olacak değil, 10 sene sonrası nasıl? Bu bağlamda yurtdışına gitmek hainlik midir, kalıp savaşmak ne demek, kalanlar nasıl iş bulacaklar, nasıl bir hayat yaşayacaklar.


  • Ben TR hakkında karamsarım. Sonuçta siyaseten AKP bölünüp bitse bile, bu işin yapısal ekonomi sorunları var. Daha ciddisi, beşeri sermaye kötü. Beşeri sermaye ne demek? “İnsanlar boktan” demenin entelcesi. Yani en iyi ihtimalle 1-2 nesil içinde düzelebilecek sorunlar için fedakarlık yapar mısınız?


  • Bir de buradaki fedakarlık çok boyutlu, sadece sen değil, gelecekteki çocuklar da fedakarlık yapmış oluyor. Onlar adına karar veriyorsun.


  • Bazıları bunu Atatürk ile kıyaslıyorlar. “O da bencilce davransaydı ne olurdu”. O dönemin insanları için risk ve karşılığında aldığın ödül daha somuttu. Bizim zamanımızda ise her şey karışık. Belli bir düşman yok, kesin bir zafer de yok.


  • Daha önemlisi, 3-5 kişinin kahramanlığından veya birbirine fiziken bağlı bir ordunun hareketinden ziyade, Internette bir araya gelebilen, başka da bir bağı olmayan yüzbinlerce insanın fedakarlığı gerekiyor “Türkiye’yi kurtarmak” için. Ölçek bu kadar büyüyünce “free rider” problemi ortaya çıkıyor, namı diğer, “tek enayi ben miyim?” endişesi.


  • Fedakarlık öğütleyenlere bakın. Kimin tavsiyesini dinleyeceksiniz? Tavsiye dünyanın en bedava, en bol şeyi. Çoğu zaman insanlar taviyse verirken kendi imtiyazlarını gözardı ederler ve bunu şartların sağladığı br kolaylıktan ziyade bir karakter meselesi yaparlar. Mesela ben MIT'den 4.0 la mezundum, geldim burada savaşıyorum diyebilirler. Ama işin perde arkasında ABD vatandaşlığı vardır, B planı vardur, TR'deki hayatı da kötü değildir.


  • Yani orada size verdiği tavsiye, aslında kendine anlattığı bir hikaye: “Ben imtiyazlı değilim, calışıyorum, lükslerimi hak ediyorum ve kahramanlık yapıyorum.” Bu denklemde siz sadece figüransınız, kişi kendini onamaktadır.

  • Bunlardan bahsetmiştim biraz, Kariyerinizi Çöpe Atma Rehberinde. Zaten onu da seslendireceğim bir ara. Uzun diye okumayan olmuştur, bence değişik bir seri oldu. Otobiyografik hikayeler anlatırken yan yollara sapıp tabiri caizse felsefe yapmayı seviyorum. Orada bahsettiğim konulardan biri şu. Benim gibi işi gücü bırakıp Nepal’de keçi gütmeye filan gitmeyin, çünkü benim bazı lükslerim vardı: Birikmiş param, sağlık, her yerde geçer akçe meslek, ABD vatadaşlığı vs. Yani ben kötü kararlarımın ceremesini çekmiyorum ama 18 yaşındaki biri çekebilir, ailesine de yük olur hayat boyu.

  • Elbette sırf imtiyazlı diye bir insanın tvsiyesi değersiz değil. Bu ad hominem olurdu. Ama her tavsiyeyi ineleceyecek zaman yok, bize zaman kazandıracak filtreler lazım. Bu yüzden skin in the game iyi bir kısayol. Yani yaptığı tavsiye yanlış çıkarsa maliyet ödeyecek insanların tavsiyesini dinlemek daha önemli.

  • Buradaki tehlike şu: En fanatik, en irrasyonel insanlar da kendilerini bir davaya adayan, her şeylerini riske eden tipler. Skin in the game’in kralı burada ama hiç rasyonel değiller. O yüzden fanatikler ile rahat rahat abidik gubidik tavsiye veren insanların arasında kalan kesimi dinlemeniz daha önemli. Bu her konuya uyar.

  • Bununla alakalı bir konu da, diyelim gitmediniz, “kalıp savaştınız”. Veya döndünüz. Ne yapacaksınız? Geçen Twitterda herkes dalga geçmişti, birisi "gençler artık mezun olmak yetmez, farklı olacaksınız, edebiyat zevkiniz var mı, hobileriniz var mı, işvereni bunlarla ikna edeceksiniz” dedi diye. Millet de yazmış, “bizim tanıdık çok farklıydı, mühendisti, aynı zamanda orkestra şefiydi , vs, aşırı farklı diye içeri aldılar. Bu minvalde bir sürü anekdot var.

  • TEDx tarzı kişisel gelişimci kolpacılığı herkesi rahatsız etmeye başladı. Hele bir de dediğimiz gibi tuzu kuruysa. Lakin, “farklı olun” öğüdü yanlış değil. Tek kusuru sistem içi çözüm olması. Yani piramidin tepesine nasıl çıkılacağını öğütlüyor. Yoksa piramidin varlığını sorgulamıyor.

  • Buna da çok çakmamak lazım: Ne de olsa sistemi değiştirmek çok zor. Hele Türkiye gibi beşeri sermayenin yetersiz olduğu yerlerde. En iyi ihtimalle 20-30 seneye değişecek diye, bugün tepeye tırmanmak isteyen işsizler ordusunun yarattığı ilham talebini, pratik tavsiye talebini, bencil avantaj talebini gözardı edemezsiniz. E her talep de bir arz yaratacak doğal olarak. Yeni çağın rahipleri bunlar.

Antik Skeptikler

Antik Skeptikler

Podcast Duyurusu: Kafama Düşen Tavanlar

Podcast Duyurusu: Kafama Düşen Tavanlar