Yarım Yamalak Sicilya Rehberi 2: Rota
Podcast versiyonu (2022)
Bazı Ön Bilgiler
"İlk bölümü nerede bunun?"
"Sen uzman mısın, sen bilirkişi misin, sen kimsin ya?"
Sicilya'da sadece turist turist gezdim ve en bilinen atraksiyonu olan Etna'ya bile gitmedim. (öyle cool, öyle alternatif takılırım ki korkarsın!). Doğu kıyısındaki çoğu yeri başka bir sefere bıraktık. Bana verilen tavsiyeleri toparladım burada.
"Kaç gün yeter?"
Yetmez ama 2 hafta için evet. Ben daha fazla kaldım, azılı bir slow travelcı olarak daha da kalırdım, ama zamanı olmayanlar için mutlaka görülmesi gereken yerleri yıldızla(*) işaretledim.
"En güzel mevisimi ne?"
Her yerde, her zaman, en güzel mevsim Eylül ve Ekim'dir. Bunu anayasaya yazdıracağım ilerde. İkinci en güzel mevsim de dağ bayırın muhteşem olduğu Mayıs. Üçüncüsü, denizin ısındığı ama hala çok kalabalık olmayan Haziran başı. Haziran-Eylül arasında o plajların kalabalığını, o kalıntıların sıcağını düşünemiyorum.
"Araba lazım mı?"
Aşağıdaki rota için evet ama Palermo ve çevresi için lazım değil. Doğu kıyısındaki Syracuse-Catania-Etna-Taormina-Messina-Lipari rotası için de lazım değil. Ama bu görüntüler için lazım.
Harita
Referans olarak bu interaktif haritayı kullanın. Başkası yaptığı için bazı gittiğim yerler yok, bazı gitmediğim yerlerse var. Açıklamalar da mevcut. Aslında hakikaten uzman olanlar bu haritaya ekleme yapsalar ne güzel olur, sonra buradan paylaşırız.
Palermo*
Gördüğüm en orijinal şehirlerden biri. İlk bölümde anlattığım o tarihi karmaşayı çok iyi yansıtıyor. Sadece mimari seviyede değil, ekonomik seviyede de bir karmaşa var: Eski zenginliklerin kalıntıları arasında uzun süre fakir kalmış bir yer. Son zamanlarda turizmle ve AB fonlarıyla tekrar kalkınıyor ama bir yandan da artan mültecilerin getirdiği yeni bir fakirlik geliyor.
Bir sokak zengin bir kuzey İtalya şehri gibiyken, diğer sokakta çamaşırlarını balkona asan kadınlar bağıra çağıra dedikodu yapıyor. Özellikle benim kaldığım Kalsa mahallesi öyleydi, zaten geleneksel olarak Arapların mahallesi.
Havaalanından taksi dolmuşlara atlayıp şehir merkezine (tren garı ile Teatro Politeama arası) gelirsiniz. Sakın burada araba kiralamayın. Park yeri bulmayı bırak, ben hangi şeritler gidiş geliş, onu bile çözemedim. Zaten tüm merkezi yürüyeceksiniz.
Haldır huldur gezmek isteyenler için 1 gece 2 gün yetebilir ama bence minimum 3 gece lazım, çünkü etrafta günübirlik geziler var.
Her rehber Quattro Canti'yi, katedrali vs öneriyor zaten, onları Wikipedia'dan okursunuz. Benim için en ilginç yerler semt pazarları (Ballaro en ünlüsü) ve merkezin azıcık dışındaki Capuccini Katakombu (Catacombe dei Cappuccini) oldu.
Capuccini manastırı, 16.yy'dan itibaren, ölen rahiplerini gömmek yerine mumyalamaya başlıyor. Zamanla bu bir statü sembolü haline gelince gücü yeten herkes kendini mumyalatıp, manastırın dehlizlerinde sergiletiyor. Kullanılan teknikler farklı, bazıları aynen korunmuş, bazıları zombie gibi, çoğu ise iskelet halinde.
Ölenlerin aileleri bayramlarda onları ziyaret edip, elele tutuşup şarkılar söylüyorlarmış. Mezar ziyaretinin biraz daha "yoğun" hali yani.
Bu iş 1900'lü yıllara kadar devam ettiğinden binlerce ceset ve mumya birikmiş. Kadın-erkek ve zengin-fakir tabii ki ölümde bile ayrılmışlar. Tabii bu çok ironik olmuş çünkü her iskelet aynı gözüküyor.
Ayrı bölümü hakeden iki grup daha var: Bakireler (saygınlık belirtisi) ve çocuklar (Chucky filmlerinden korkanlar gelmesin).
Cefalu*
Palermo'dan trenle 50 dakika mesafede bir tarihi sayfiye yeri. Günübirlik gezi için ideal. Zamanı olan ve çok iyi yer bulanlar, tam tersine burayı üs olarak belirleyip Palermo'ya günübirlik gidebilirler.
Trenden indiğimiz gibi tepedeki kaleye tırmandık, dört bir yana manzara var. Kalıntıların üstünde pinekledikten sonra eski merkezin dibindeki plaja doğru indik. Plajda bir numara yok ama su temiz ve denizden arkadaki dağların görüntüsü muhteşem.
Zaten genel bir rahatlık hissi hakim: Dağdan indiğin gibi denize giriyorsun, denizden çıktığın gibi katedral meydanına gidip kahveni içiyorsun, daha ne olsun. Giriş parası isteyen, şezlong kiralayan filan yok.
Kasabanın iç kısmı çok daha şirin. Akşama kadar dolandık, katedral meydanında dondurma yedik (bence ünlü dondurmacı aramaya da gerek yok, yediğim her dondurma güzeldi), sonra da aperitivo saati için Palermo'ya döndük.
(Aperitivo: İtalya'da barlarda, akşamları içkiyle beraber bazı yemekler ikram ediliyor. Turistler anlasın diye "happy hour" diyorlar ama o farklı bir kavram. Palermo'da aperitivo işini abartmışlar, mesela Qvivi denilen yerde 5 euroluk kokteyle fazladan bir euro veriyorsun, kokteylle beraber istediğin kadar yemek var. Çerez merez değil ha, pizzalar, sıcak yemekler, vs. Her şeyi yedim, en sonunda kafayı da yiyordum. Türkiye'de 6 euroya kokteylin kendisini bulmak bile mucize olur).
Monreal*
Palermo'dan yapılacak ikinci günübirlik sefer da buraya. Cefalu'nun aksine tüm güne gerek yok, yarım gün yeter, çünkü tek bir atraksiyon var: Normal Katedrali.
Dandik fotoğraflarımı koyup haksızlık yapmak istemem, içerisi dışarısından çok daha güzel olan tek katedral buydu sanırım. Üstelik meydanda da sürekli bir cümbüş oluyor...
Ben Palermo defterini kapattıktan sonra şehirden araba kiralayıp, güneye doğru giderken yol üstünde durmuştum ve sanırım Dünyanın en dik garajına park ettim. Çıkışta da öyle yollardan geçtim ki otomatik araba stop edecekti neredeyse. O yüzden Palermo'dan kalkan şehir içi otobüsleri daha iyi bir seçenek.
Öğle tatiline girmeden katedrali görür, tepeden manzaraya bakar, bir kahve içer, sonra dönüp günün ikinci yarısını Mondello'da denize girerek geçirirsiniz. 806 numaralı otobüs 40 dakikada Palermo merkezden Mondello'daki plaja gidiyor.
Scopello - Zingaro
Palermo'yu bırakıp adanın batısına yollanıyoruz. Her gece ayrı bir yerde kalmaya üşendiğimden Scopello civarındaki bir köy evini üs belirledim. Daha kolay ulaşım için Del Golfo iyi bir seçenek.
Buralar için araba lazım. Ben Palermo merkezden Sicily By Car adındaki inanılmaz leş firmadan kiralamıştım. Bu tip firmaların olayı, baştan aşırı ucuz fiyat çekip, sonra size en ufak çizik yüzünden hesabı geçirmek. Hatta halihazırda var olan çizikleri de size kakalamaya çalışabilirler, uyanık olun.
(Excess insurance nedir: Normal sigortalar, herhangi bir zararın ilk birkaç yüz eurosunu karşılamıyor, suçlu kim olursa olsun. Bu kısma Avrupa'da excess, ABD'de deductible deniyor ve ayrı bir sigortası var. Bunu araba şirketinden alırsanız, sizi çiziklerle kazıklama sebepleri kalmaz ama aşırı pahalı olur. Amerikan kredi kartlarında bu excess sigorta otomatikman var. O tip kartlarınız yoksa Worldwideinsure gibi sitelerden senelik veya tek seferlik excess sigortası alın.)
Scopello ufak, şirin bir kasaba, 1 saat gezip yemeğinizi yer, ton balığı çiftliklerine bakarsınız, ama asıl olayı Zingaro doğal rezervinin girişinde olması.
Parktaki büyük loop 6 saat sürüyor, çoğunluk bunu yapmak yerine kıyıdan 1-2 saat gidip, aynı yoldan geri dönüyor.
Manzara zaten güzel, baharda çiçekler arasında ayrı bir güzel. Arada sırada koylara inip yüzmek mümkün. İlk koy sadece 30 dk mesafede olduğundan kalabalık. Bence en azından önce mağaraya kadar yürüyün, sonra dönüşte oralardaki koylara gidip yüzersiniz, ohh mis gibi.
San Vito Lo Capo
Zingaro'nun kuzeyinde, herkesin methettiği Lo Capo plajı var. Direkt yol olmadığı için arabayla 45 dakika - 1 saat sürer. Peki herkesin methettiği kadar var mı?
Lo Capo'nun bu bomboş plajı, yazın haftasonları çok kalabalık oluyormuş. Bence o cümbüşe değmez.
Sanırım burada kumsalların değerini abartıyorlar, her yer çakıl taşı olduğu için. Zaten genel olarak İtalya'nın denizi bir Türk'ü pek etkilemez ama sahillerin dibinde biten o yüksek tepeler gerçekten muhteşem. Riviera denilen şeyin ideal hali bu bence. Ve bu görüntü de sadece Lo Capo'da yok. Yani sezon dışında veya hafta içi gidilir, kalan zamanlarda biraz fazla sapa.
Trapani
Trapani, adanın batı kıyısının merkezi. Egadi Adaları'na gidilecekse, Scopello yerine burayı üs olarak kullanmak daha akıllıca. Favignana'ya 1-2 geceliğine gitmeyi istedik ama arabamız olduğu için adaları es geçtik.
Trapani'nin kendisi de pek ilginç gelmedi. Liman tarafında güzel alışveriş caddeleri var ama her yerde bulursunuz onları. Zaten Sicilya'ya da alışveriş caddesi görmeye gelmiyorsunuzdur.
Bence ilginç olabilecek iki şey var: Tuz Müzesi ve Pepoli Müzesi. İlkini başka nerede göreceksiniz, ikincisinde de mercan işçiliği güzel. Şart değiller, zamanınız varsa sadece.
Erice*
Ta Fenikeliler zamanında dağın tepesine kurulmuş bir kasaba. Sonradan içi ve yamaçları kalelerle dolmuş. Kalabalık zamanlarda Trapani'den pahalı bir teleferikle çıkmak gerekiyor ama biz arka yoldan arabayla gittik ve kapak resmindeki manzaralara doyduk. Burada kalınmaz (pahalı, aşırı turistik) ama yarım gün için ideal.
Burada herkes "illa Grammatico'da tatlı yiyin" diye başımızın etini yedi. Bence oradan tatlıları alın, bir dükkandan da yerel şarap, ekmek, domates ezmesi (bruschetta gibi) kapın, gidin surların oraya, gün batımı manzarasına karşı aleminizi yapın. Akşam da aşağı iner, civar köylerde bir yerde yemeğinizi yersiniz.
Segesta*
Adanın en önemli kalıntılarından. Erice ile beraber iyi bir gün programı olur. Erice gün batımında ideal olduğundan, Segesta'yı sabahtan yaparsınız. Yahut, Palermo merkezliyseniz oradan günübirlik turlar var.
2500 yıllık tek bir tapınaktan ibaret ama çok iyi korunmuş vaziyette, savaşlar sırasında yıkılmamış. Dorik tapınağı ama yapıldığı zamanlarda ortamda fazla Yunan yokmuş. Burası adanın yerli halklarından birinin vatanı, sonradan Helenleşmişler.
Otobüsle tepeye çıkmak yerine -ekstra bilet lazım- biraz ıkınıp tepeye tırmandım, manzarayla kendimi ödüllendirdim, sonra geri yürüyüp yakınlardaki kaplıcada rahatladım. "Terme Segestane" diye aratırsanız, bu halka açık termali bulursunuz.
Marsala
Buranın şarapları meşhur. Adanın üç şarap bölgesinden biri (bu arada her yer şarap bağı ama İtalya'nın en az alkolizm oranı Sicilya'da görülüyormuş). Mahzenlere veya bağlara gidip tadıyorsunuz bol bol. Ben Cantine Floria'ya gidip bir sürü şey denedim, pek beğenmedim ama çaktırmadım ayıp olmasın diye. Siz de benim gibi ikiyüzlü olun, suratlarına gülüp arkalarından konuşun.
Kalmaya gerek yok. Şarapları çektikten sonra Marsala Trapani arasındaki kıyı yolunda "tuz havuzları" ve tuzları öğütmekte kullanılan yel değirmenleri var. Zamanınız varsa San Pantaleo adasını gezer, dönüşte böyle bir yerde dinlenirsiniz.
Poggioreale
Terk edilmiş bir kasaba. Tarihi bir önemi yok ama fotoğraf meraklıları ve benim gibi hayalet şehir sevenler için ideal.
Depremler yüzünden hemen her bina hasar alıp güvensiz hale gelince, devlet birkaç km ötede yeni bir kasaba inşa etmiş fakat eskisini yıkmamışlar. Kasaba sakinlerinin duygusal bağı var, bir gönüllü organizasyonu kurup burayı korumuşlar. Onlara hak vermemek elde değil, çünkü orijinal binalar ve kiliseler, yenilerinden daha güzeller. Şimdi yavaş yavaş doğa onları geri yutuyor.
Selinunte
Adanın güney kıyısında, Segesta'nın tarihi rakibi Selinunte bulunuyor. Eğer Segesta'yı atlarsanız, buraya gidin. Daha büyük bir alana yayılmış daha fazla tapınak var (iki tanesi iyi korunmuş ve içlerinde yürünebiliyor), yakınında da ufak bir sahil kasabası. Konaklamak için bölgedeki en ideal yer burası.
Güneşin altında işkence çekmek yerine kalıntıları sabahın serinliğinde rahat rahat gezin (kırların arasında 2 saatlik bir yürüyüş olur), sonra dandik kumsalında denize girip rahatlar, öğlen sıcağı iyice bastırınca da sahildeki lido zabbara'da 10 euroya her şey dahil öğle yemeğinizi yiyip pineklersiniz. Fıstık gibi günlük program. Enerjisi olan akşam Sciacca'ya veya Agrigento'ya devam edip oralarda konaklar.
Agrigento - Tapınaklar Vadisi
Adanın en önemli tarihi kalıntıları bu "vadi"de. Aslında vadi filan değil, bir tepenin üstüne kurulmuş bir antik şehir, arkaplanda da Segesta'daki gibi doğa manzarası yerine, modern Agrigento'nun çirkin silüeti bulunuyor. Zaten orada kalacağınıza sahil tarafında kalırsınız.
En önemli yer niye burası? Değişik dönemlerden kalma değişik tapınaklar olduğu için. Hrıstiyanlar gelince de kayalıkların kenarına kendi mezarlarını kazmışlar, iyice cümbüş olmuş.
Baştaki haritada tüm önemli tapınaklar işaretli. O kısmı gezmek en az 3 saat sürer. Bir de gelmişken az ötedeki müzeye gidilmeli. Müzede, tapınaklarda sütun görevi gören insan şeklindeki heykellerin orijinali var. Yani mimari tarihinde o sütun-heykel fikri ilk defa burada kullanılmış.
Benim için daha önemli olanıysa küvetlerdi: Evet, küvetler. Niye şimdiki küvetlerimiz de sütunlarımız kadar sıkıcı? Bu soruna acilen bir çözüm bulmalıyız.
Bu tapınak işlerinden hoşlanan biri değilseniz -veya hava çok sıcaksa- ama bölgedeyseniz, şehrin batısındaki Türk Merdivenleri uygun bir program. Burası, Osmanlı'ya yarı-bağlı Berber korsanların gelip yağma için çıkarma yaptıkları yer, adı böyle kalmış. Kıyı boyunca manzaralar güzel, denize de girersiniz. Akşama doğru Agrigento merkez yerine San Leone'de bir airbnb bulur, kıyı boyunca volta atarsınız herkes gibi. Ve gece arabayla tapınakların olduğu tepenin etrafında turlar, ışıklandırılmış tapınakları izlersiniz.
Piazza Armerina - Roma Villası*
Yerlilerden, Greklerden ve Fenikelilerden Romalılara geliyoruz. Burada kim olduğu belirsiz bir Roma soylusunun muhteşem bir villası var. Villa demek haksızlık olur gerçi, tek başına köy: içinde ve etrafında yüzlerce kişi yaşıyormuş. Depremler yüzünden toprak altında kalınca kimse yağmalamamış asırlar boyunca. Bu da ilginç bir ayrıntı çünkü villa kompleksindeki bazı kuleler toprağın üstünde kalmışlar, yani aşağıda bir şeyler olduğu belli ama hırsızlar uğraşmamış kazmakla.
Peki sonuç? Sonuç, hayatımda daha önce görmediğim bir mozaik kolleksiyonu ortaya çıkmış. Koca kompleksin içinde dolanıyorsunuz ve her odanın, her avlunun duvarları ve yerleri mozaiklerle dolu. Her biri de bir hikaye anlatıyor. Akılalmaz bir zenginlik. O yüzden zaten herhangi bir soylunun değil de imparatorluk ailesinden birinin olduğu düşünülüyor.
Mesela aşağıdaki meşhur bikini odasına bakın: 2000 yıl öncesinin modasının ötesinde, burada zamanında popüler olan sporlar resmedilmiş. Üst soldan başlayarak ağırlık, disk atma, koşu, sonra alt sırada garip bir oyun ve voleybol.
Aşağıda ise zengin bebelerinin araba yarışı resmedilmiş. Mekan bir hipodrom, araç at arabası ama hayvanlar at değil, egzotik kuşlar. Sağ alttaki bebe yarışı kazanmış, kendisine ödül sunuluyor. Muhtemelen villanın sahibinin çocuğu.
Avlu boyunca onlarca metre boyunca uzanan dev bir mozaikte de bu tip egzotik hayvanların avlanması resmedilmiş. Afrika'dan aslanlar, Hindistan'dan filler, vs. Alt metin, Roma İmparatorluğu'nun gücü ve çeşit çeşit coğrafyaya hakim oluşu.
Arabanız varsa villayı kaçırmayın. Buradan Modica'ya doğru devam edebilirsiniz ama bence Piazza Armerina'da bir gece kalın. Ufak şirin bir kasaba ve daha önemlisi, bu sayede yakınlardaki Enna'yı, Lombardiya Kalesi'ni ve son olarak da Caltagirone'yi görmüş olursunuz, oradan Modica'ya yollanırsınız.
Barok Kasabalar*
Güneydoğu bölgesinde, barok döneminden kalma bir grup kasaba var. Bunların en fotojenik olanı Noto, en dramatik olanı Ragusa, ve bence kalmak için en uygun olanı Modica.
Modica'yı üs belleyip önce bir gün Chiaramonte Gulfi ve etrafına, sonra bir tam gün Ragusa'ya (yeni ve eski kısım diye ayrılmış) seferler düzenledik, kiliselerini ve arancinilerini (içi türlü türlü şeyle dolu, dışı kızarmış pirinçten oluşan köfteler) fethetttik. Ragusa'yı özellikle öneririm.
Bende garip bir huy var, mezarlık gezmeyi seviyorum, dayanamayıp Ragusa ve Chiaramonte arasında güzel bir tanesine uğradım. "Ev"leri, sokak lambaları, çöp tenekeleriyle içerisi minik bir şehir gibiydi (boşuna necropolis denmiyor, ölüler şehri).
Güneydeki sahilleri denedikten sonra bir tam gün de Modica'da geçirdik ki bence değer. Yani en az 3 gece öneririm ama beni bıraksan 3 hafta kalırdım orada. Ragusa kadar itiş kakış değil ve daha az turistik olduğu için de daha otantik bir havası var.
Son günü Noto + Vendicari parkı şeklinde organize ettik, zira Noto bunların içinde en ufak olanı. Tam bir açıkhava müzesi gibi: Tek bir caddesi var ve üstündeki hemen her bina ayrı bir güzellikte. Nufüsün %99'u turist. Kalmak için fazla pahalı, iki üç saatlik güzel bir durak olur.
Vendicari Parkı'nda başka yerlerde olduğu gibi Agroturismo imkanı var. Bunlar, Airbnb dönemi öncesinden kalma, doğa turizmi odaklı yerler, sertifikalı çiftlik evleri gibi. Bana pahalı geldiğinden yapmadım, zira aynısını gönüllülükle bedavaya yapabiliyorum ama zamanı az olanlar deneyebilir.
Bu parkın içinde meşhur bir plaj var Calamosche diye, ben gittiğimde metrelerce yosunla kaplıydı. Belli mevsimlerde hepsi buraya sürükleniyormuş, illa gideceksiniz önceden soruşturun. Ama her halükarda etrafı yürümek için güzel.
Cavagrande Parkı*
Asıl gidilecek doğal rezerv bu. Syracuse yolunda, sabahtan buraya gelir, tüm günü hiking + vadinin zümrüt yeşili tatlısu havuzlarında yüzerek geçirirsiniz. Su buz gibi tabii ama kesinlikle değer. Aşağı inmek için fazla tembel olsanız bile en azından tepeden manzaraya bakın, Grand Canyon'ın küçük kardeşini izleyin.
Syracuse*
Arşimet'in vatanı, eski Yunan kültürünün adadaki merkezi. Palermo kadar ilginç değil bence ama daha güzel. Arşimet, antikitenin Da Vinci'siydi: mühendislik, matematik, yazı çizi her şey var. Buranın Roma tarafından kuşatılması esnasında öldürüldü.
Popüler bir mite göre Syracuse'u savunmak için, dev aynalardan oluşan bir array yaparak, güneş ışığını gelen gemilere odaklayıp onları yakmış. Bunun gerçek olup olmadığı belli değil ama Mythbusters'ın bölümünü hatırlıyorum, çok ideal şartlarda bile bir gemiyi yakmayı bırak, duman çıkarmak bile epey sürüyordu. Şehrin her yerinde Arşimet'in mirası olduğu için anlatıyorum bunları.
Mirasını her yerde gördüğünüz bir diğer şey de papirüs. Adada papirüs bitkisi yetişiyor ve bir müzede bunun nasıl kullanıldığı anlatılıyor, eski örnekleriyle beraber. Sırf dondurma yiyip dolanmak yerine araya böyle şeyler katın bence.
Tarihi yarımadada en az bir tam gün boyunca yürüyüp, dibindeki şaşılacak derecede temiz sularda yüzersiniz. Tam sokaklarında kaybolmalık bir yer, özellikle de biraz güney ve doğu kısmına gittikçe. Ama kalacağınız yer bence tarihi yarımadanın dışı olsun. İçine araba sokmak çok zor -hattabazı saatlerde yasak, kameradan çat diye cezayı yazıyorlar- ve fiyatlar köprünün öte yanında daha ucuz. Mesafeler çok kısa olduğundan bir şey farketmiyor zaten, 10-15 dakikalık güzel bir yürüyüşle merkeze geliyorsunuz.
Syracuse için arabaya gerek yok tabii ama burayı üs olarak kullanıp Cavagrande'ye veya Pantalica'daki Unesco mirasına günübirlik geziler düzenlemek mümkün. Syracuse'un meşhur amfitiyatrosu da anakara tarafında fakat ben içeri girmedim, zira birtakım çalışmalar yüzünden tüm basamakları garip bir tahtayla kaplamışlar, amfitiyatronun kendisi gözükmüyor. Ne anlamı var o zaman, Antalya civarındakilere giderim daha iyi.
Kalanı...
Ben Syracuse'dan Palermo'ya döndüm artık. Eğer zamanım olsaydı buradan yukarıya devam eder, Etna'ya çıkar, Taormina'yı ziyaret eder, sonra Messina'dan vapura binip bir gece ansızın 82 Lipari, 83 Vulcano adalarına giderdim.
Her halükarda cennet vatan Sicilya'yı kesinlikle tavsiye ederim. Deniz, doğa, yemek, tarih, kültür, moda, mafya, ne ararsan var, hem de gayet hesaplı, daha ne olsun? Darısı başınıza.