Twitter Nasıl Kullanılmalı

Twitter Nasıl Kullanılmalı

Bir süredir sosyal medya kotamın tamamını Twitter'da harcıyorum. Eskiden rahatsız oluyordum ama şimdi....vallahi şimdi de rahatsız oluyorum ama seviyorum da. Neden sevdiğimi anlatmadan önce biraz eleştiri yapayım

Önce Kötü Haberler

Evet, insanların en kötü yanlarını öne çıkarıyor. Bu da sürpriz değil. Hepimiz duyduklarımızı bir dizi filtreden geçiriyoruz:

  1. Benim söylemek istediğim

  2. söylediğim

  3. ve sizin anladığınız şeyler tamamen farklı.


Kulaktan kulağa oynar gibi, her adımda bir şeyler kayboluyor. Fakat bunu normalde pek fark etmiyoruz: İnsanın doğal iletişim hali birebir diyalog olduğu için, diyalogda bu 3 farklı şey birbirine yakın oluyor. Çünkü bağlam ve karşıdakinin tonu belli, yanlış anlaşılmalar fazla büyümüyor. Oysa Twitter'ın kısa paragraflarında, insanın duymak istediğini duyması çok daha kolay.

Başkasının ironisini ciddiye alıyorsun mesela. Hele o kişi de kendi sorunları yüzün sana “gerizekalı” derse, bu sefer ironiyi fark etsen bile, küçük düşmüş olduğun için kıl oluyorsun. O noktadan sonra muhabbeti kurtarmak imkansız. “Mute” tek seçenek.

***

Daha ilginci, priming denen bir etki var. Yani hemen öncesinde uğraştığın şeylerin seni soktuğu ruh ve düşünce hali. Başka tweetler kafanı bozmuştur veya seni belli bir düşünce örgüsüne sokmuştur diyelim. Bunun etkisi devam ediyor; okuduğun her yeni tweet, reset atılmış boş bir kafayla değerlendirilmiyor.

Dopamin seviyesi gibi basit bir şeyin ötesinde, o an aktif olan yüksek-seviye akıl yürütme ve heuristics devreleriyle alakalı bir durum bu. Bu etki elbette her iletişim modu için geçerli ama Twitter’da, farklı düşünceler arası geçiş çok hızlı olduğu için bu etki daha önemli olmalı.

***

Burada bir de faz sorunu var. Yani aynı “frekansta” olduğun bir insanın tonunu, ironisini, amacını filan anlasan bile, biraz geç veya erken kalınca, muhabbetin gidişatını değiştiriyorsun.

Mesela diyelim bir mucize oldu ve tartışan iki kişi uzlaşmak üzere. Tam o sırada başkası olaya dahil olup birini biraz rencide ediyor. İki dakka daha geç etse, diğeri işi şakaya vuracak ama halen egosu hassasken vurdun. Hop bu sefer onun da fazı bozuluyor, anlaşmak üzere olduğu kişiyle de arası açılıyor, başa dönülüyor.

Tüm bebekler tam susacakken ağlayan bir bebek yüzünden, hepsinin tekrar ağlamaya başlaması gibi.

***

Peki diyelim mevcut bir atışma yok, bir priming de yok. Daha yeni uyandık ve madde bağımlısı gibi ilk yaptığımız iş Twitter’a girmek oldu. Kafamız boş, tabula rasa. O durumda da yanlış yorumlamak mümkün. Nasıl?

Çoğu zaman dahil olduğun muhabbetin gerisini bilmiyorsun. Sen bilmediğin için muhtemelen takipçilerin de bilmiyor, dolayısıyla o şeyi çarpıtıp (bilerek veya bilmeyerek) takipçilerine gösterdiğinde, aldığın tepkinin büyük kısmı eleştiri yerine alkış oluyor. Bundan doğal ne olabilir, zaten seni takip edenler bunlar. Ama onları “genel halk, ortalama” olarak algılıyor bazen beyin. CHP genel merkezinde yaptığın anketi ciddiye almak gibi bir şey bu. Bu gelen yanlı tepkiler yüzünden, bariz biçimde doğru bir gözlem yapmış olduğuna inanıyorsun. Hemfikir olmayanı da bu yüzden aptal olarak görmen daha kolay oluyor.

Dahası, ne kadar kesin yargılarla konuşmuşsan, ne kadar hunharca dalga geçmişsen, alkışın şiddeti o kadar artıyor, iyice haklı olduğunu sanıyorsun. Tam bir fasit daire. Formülünü de yazayım, tam olsun:

Twitter = ego + teyit önyargısı

İyi Haber

İşin komik yanı, Twitter tam da bu garip yapısı yüzünden yararlı olabilir aslında.

Klasik bir Polyanna yorumu yapıp, “farklı fikirlerdeki insanları dinledikçe, çoğumuz daha açık görüşlü hale geliyoruz” filan demeyeceğim. Gelmiyoruz, hele ki o fikirlerin genelde çarpıtılmış hallerini gördüğümüz için, ama kendimizi tanımamız kolaylaşıyor. Ne demek bu?

Beni "tetikleyen" bir paylaşım gördüğüm zaman, biraz özdisiplinle, dikkatimi paylaşımdan çok kendi tepkilerime yoğunlaştırıyorum. Birçok konuda yanlı olduğumu zaten tahmin ediyordum da, tam olarak ne kadar ve ne çeşit önyargılarım olduğunu Twitter sayesinde öğrendim.

Dolayısıyla Twitter, insanlığın en kötü yanını gösteren bir savaş alanı değil sadece. Aynı zamanda, iyisiyle kötüsüyle, kişinin kendini görebileceği bir ayna.

***

Benim için en zevkli yanı da kontrolsüz olması.

Birkaç ay önce Nassim Taleb ile bir iki tartışmaya girip, sonunda bloklanmıştım. Taleb, alanının en ünlü isimlerinden biri ama aynı zamanda 7 yaşında bir çocuk psikolojisine sahip olduğundan, her tartıştığını bloklar (birilerine küfür etmişti ve haksızdı, ben de dalga geçmiştim).

Sonrasında düşündüm: Yahu bu adamı az önce Bloomberg TV'de gördüm, geçen sene kitabını okumuştum, vs. Şimdi kalkmış benle "sen aptal mısın" diye birebir kavgaya giriyor. Absürd bir durum ve güzel. Kendini bir fildişi kulesine kapatmamış, siperlerde çamur içinde boğuşuyor.

Ünlüler ve özellikle de siyasetçiler, her türlü platformda (TV, Youtube, FB) imaj kontrolüne alışmışlar. Sadece içeriği değil, gelen tepkileri de kontrol ediyorlar yani. Twitter'da ise, benim gibi hıyarın biri gelip, Macron'un şahin bakışlı resminin altına süper dalga bir şeyler koyarak bütün o kontrollü ortamı bozabiliyor. Ve bunun kapatma tuşu yok, herkes görüyor.

Bence bu değerli bir şey. Bunu sadece iktidar ve güç karşıtlığı için söylemiyorum, kişisel ölçekte de geçerli bir etkisi var. Tam kıçım kalkıyor, tanımadığım ve hiç takipçisi olmayan biri gelip indiriyor mesela. Ağzından köpük saçarak değil de, adabına uygun biçimde yapılınca, bence okuldan alamadığınız bir terbiyeyi sağlıyor: Kendini fazla ciddiye almamak.

***

Tavsiye

Peki Twitter nasıl kullanılmalı?

Bunun “doğru yolu” yok. Her hafta birilerinden şunları duyuyorum: Niye şu konu yok, niye bu konu var, niye küfür ettik, niye ciddiyetini bozdun, niye tematik takılmıyorsun, vs...

Asıl soru şu olmalı: Niye insanların, Twitter’ı tam da sizin gibi kullanmalarını bekliyorsunuz ki? Yahut, niye hep tam formda olmalarını bekliyorsunuz?

Tek bir işlevi var buranın, mikroblog sitesi olması. "İlla sadece uzman olduğunuz konularda konuşun, illa dalga geçin, veya illa millete hep en derin, en kaliteli yanınızı gösterin" sitesi değil. Yansıttığımız imajı kontrol edemediğimiz zaman daha zevkli .

Benim izlemeye çalıştığım tek bir kural var: Bir hesabın beğenmediğim içerikleri %50'yi aşarsa onu takipten vazgeçiyorum. Bu zor bir alışkanlık, çünkü daha ilk sevmediğim içerikte elim “unfollow “ düğmesine gidiyor. Ama, “en yararlı” olmasa bile bana “en ilginç” gelen içerikler de yine o hesaplardan çıkıyor. O yüzden biraz sabretmek lazım. Blok yerine "mute conversation" veya "bu kişiyi daha az göster" veya “evine ölü balık dolu paket yolla, o mesajı anlar” fonksiyonlarını kullanmak lazım.

Her gıcık olduğunuzda eliniz nükleer seçeneğe giderse, bir süre sonra etrafınızda nasıl insanlar kalır sizce?

Kadınlar Solipsist midir? (hayır ama bir sor niye)

Kadınlar Solipsist midir? (hayır ama bir sor niye)

Standup, Bill Burr ve Politik Doğruculuk

Standup, Bill Burr ve Politik Doğruculuk