Hapishanede Shakespeare
Fularsız Tavsiye bölümüne, kırk yılın başı 500 bölümlük bir youtube kanalı veya podcast yapımı tavsiye etmek yerine, bundan sonra çok beğendiğim bölümleri kısa kısa eklemeye karar verdim. Hem daha yararlı olur, hem de o bölümün konusu hakkında iki üç kelime etmeye bahane olur.
Geçen hafta dinlediğim en etkileyici podcast bölümü, This American Life'tan geliyor. Tavsiye bölümünde, Kefil olduğum podcastlerden bahsederken, TAL için "podcast dünyasının The Wire'ı" demiştim. Bugün bu benzetme daha da isabetli, çünkü hapisteki mahkumlarla ilgili bir bölüm bu.
İsmi Act V, Hamlet'in son kısmına istinaden. Linkteki orjinali tam 15 yıl önce yayınlanmış. (Evet, Facebook'tan da önce bir hayat vardı, hayal meyal hatırlıyorum). 2002'de, radyo ekibi bir hapishaneye gidiyor ve 6 ay boyunca Hamlet'i prova eden ve sahneleyen mahkumları takip ediyor.
Gösterilerin hepsi hapishanenin içinde, çünkü öyle herhangi bir hapishane değil bu, "supermax" dedikleri cinsten. Yani mahkumların hepsinin suçları ciddi. Ne yaptıklarını bölümün sonlarında öğreniyoruz, zira yapımcılar da ancak o 6 aylık sürenin sonunda gidip sicillerini incelemişler. O ana kadar bağlandığın kişilerin, 10-15 sene önce bambaşka insanlarmışcasına yaptıklarını öğrenmek müthiş bir şok olmalı.
***
Mevcut haliyle dışarı çıkarsa, topluma artısı olacak bir insanı -farzedelim bundan eminiz- niye içerde tutuyoruz? Kurbanının ailesini rahatlatmak için mi, caydırıcılık için mi, yoksa mahkumun kendisinden intikam almak için mi?
Aktör-mahkumlardan bir tanesi, "elbette çok değiştim ama bu önemli değil, dışarda olmayı haketmiyorum" diyor. "Hapishanelerin amacı ceza mı, rehabilitasyon mu?" sorusunu kendi kafasında cevaplamış.
Tabii bu sorgulamaları yapmak için Hamlet çok iyi bir bahane. Oyunun kendisi bir cinayet hakkında. Daha doğrusu işlenmiş bir cinayet ve onun yolaçabileceği ikinci bir cinayetin muhasebesi hakkında (artık buna da "spoiler" ibaresi istemezsiniz).
Bu oyunu, gerçekten adam öldürmüş -ve daha kötüsünü yapmış- bir grubun oynaması, ilk bakışta izleyenler açısından "eğlenceli" ama ekibin asıl ilgilendiği, mahkumların psikolojileri:
Adamlar sahneye çıkmadan 30 saniye önce, çırılçıplak soyunup, kıçlarını yanaklarından ayırıp gardiyanlara gösteriyorlar kontrolden geçerken. Bunun gibi küçük düşürücü bir çok ufak hareketi her gün yapmak zorundalar. Ama sahnedelerken bambaşka bir Dünyaya dalıyorlar. İzleyenler tarafından alkışlanıyorlar mesela. Oyun bitiminde yaşanan o kısacık kokteyl havasında, izleyen diğer mahkumlar da, hapishane görevlileri de, davet edilen güzel sanatlar öğrencileri de tebrik ediyorlar onları. Gerçek birer aktörlermişçesine, normal hayatlar yaşıyorlarmışçasına... 5 dakika sonra, bu hisler son bulacak, yine kontrol odasına gidip, kıçlarını ayıracaklar. Bunu bilerek, o anın tadını çıkarmaya çalışmak çok değişik bir his olmalı.
***
Ekip, seneler sonra mahkumların izini sürmüş, bölüm sonunda onlara ne olduğunu anlatıyorlar kısaca. Kısa bir film gibi tüm bölüm, mutlaka dinleyin.
(Benzer oyunların, benzer hapishanelerde sergilenmesine önayak "Prison Performing Arts" adındaki oluşumun, Youtube'da 9 senelik bir videosunu buldum, Hamlet'ten parçalar var, buyrun)