Diplomaside Delikanlılığın Yeri ve Önemi
Erdoğan'ın korumalarının ABD'de kavgaya karışmalarının üstünden 1 hafta geçti, haberler de kesildi. Muhtemelen bugünlerde herkes Trump-Saruman zirvesine odaklandığı içindir:
(Bu fotoğrafın aslında en komik yanı Saruman da değil: Zamanında IŞİD'i desteklemiş ABD'nin başkanı, zamanında IŞİD'i desteklemiş başka bir ülkenin lideriyle görüştükten sonra, radikal Sünni ideolojinin en büyük finansörü olan Suudileri ziyarete gidiyor ve o ışıklı küreye dokunarak, bir anti-terör propaganda merkezinin açılışını yapıyor. Tam bir komedi.
Tabii ziyaretin 350 milyar dolarcık değerinde bir nedeni daha var: ABD'den 10 sene boyunca silah satın alacak Suudiler. Üstelik 110 milyar dolarlık kısmı hemen. Kıyas için söyleyeyim, Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere, diğer tüm ülkelerden vaadedilen toplam yardım, 2017 yılı için 6 milyar dolar).
***
Yaygara Fırsatı
Moraliniz fazla bozulmadan dönelim bizim kavgaya. Gelen tepkiler gayet beklendik: Ufak bir grubun "orada ifade özgürlüğü var tamam mı, bizdeki gibi terör estiremezsiniz" diyerek açtığı ortayı, çoğunluk gole çeviriyor:
"Teröristler, ülkemin cumhurbaşkanına herkesin önünde bebek katili diyecek, biz de öyle bakacağız öyle mi? Başlarım sizin ifade özgürlüğünüze. Az bile yapmışlar". Video yorumlarının çoğu bu tip delikanlılık övgüleri. "AKP'li değilim ama" ile başlangıç yapmak opsiyonel.
***
Biz işin bu sıkıcı kısımlarını boşverip, olaya Amerikalılar açısından bakalım:
Muhalif medya, "Trump, kendisi gibi otokrat liderlerle iyi geçiniyor, hak ihlallerini umursamıyor" diye bir anlatı oluşturuyor epeydir. Rusya skandalından beri arkaplan bu. Trump, toplantı öncesi Erdoğan'ı övüp onunla kucaklaşarak, bu anlatıya yardımcı oldu.
Normalde ertesi gün, ikilinin fotoğraflarının altına, bu yönde bir iki Trump karşıtı yazı yazılacak ve Trump'ın Ortadoğu gezisine odaklanılacaktı. Fakat toplantıları biter bitmez, bu kavga olayı yaşandı. Liberal medya için müthiş bir hediye, buradan Trump'a vurmak kolay. Obama dönemindeki BM elçisi gazı vermiş mesela:
Lakin fazla büyümedi işler, iki gün haber yapıyorsun, üçüncü gün millet sıkılıyor zaten. Muhtemelen, aynı şey Obama döneminde gerçekleşseydi, muhafazakar medya "kendi toprağımızda vatandaşlarımızı dövdüler" diye bir hafta velveleye verirdi ortalığı ve tabanları da bundan sıkılmazdı. Demokratlar bu tip bir sistematik yaygara koparma konusunda halen epey gerideler.
***
İfade Özgürlüğü....İptal Edilmiştir
Elbette siyasi aktörler, tekil olarak bu olay üzerinden göğüslerini kabartmaya çalıştılar. Polis şefi, DC belediye başkanı, Dışişleri Bakanlığı, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi vekiller çıktılar, "Amerika sizin alıştığınız yerlerden değil, burası uygar bir ülke" temalı güzellemeler yaptılar, alkışlarını aldılar. Hatta genelde görece makul olan John McCain, Türk büyükelçisinin kovulmasını dahi istedi.
Bizimkiler de perde arkasında olayı yatıştırmaya çalışmak yerine, ABD elçisini çağırıp, "sizin polisiniz bizi korumadı" diye özür istediler. İsteyenin bir yüzü...
İşin komik tarafı, bu "vatandaşınızı niye rahatça dövdürmediniz?" şikayeti büyük ihtimalle haklı. Zira korumalar diplomatik dokunulmazlık altındalar. İfade özgürlüğünü filan geç, muhtemelen orada adam öldürseler dahi ABD'de yargılanamazlar. Üstüne, olayın kısmen geçtiği büyükelçi konutunun alanı da Amerikan toprağı sayılmıyor.
Yani oradaki zavallı DC metro görevlileri (sarı ceketli yerel polis), tüm ülkedeki en zor polis görevini yapıyorlar aslında. Efbiayyy diye artis artis rozet gösteremezler, yanlış birine vursalar işlerinden olabilirler. Güçleri anca ABD vatandaşına yetiyor. "Diplomatik dokunulmazlığın iptal edilmiştir" diyen delikanlı polisler filmlerde var sadece:
***
Anti-Türk Türk Lobisi
Bu gürültüler arasında, bir dış politika yenilgisi daha kaynamış oldu tabii.
Ben Erdoğan'ın şapkadan tavşan çıkarıp, ABD ile YPG'yi ayırmasını beklemiyordum zaten ama şaşırdığım nokta şu oldu: Normalde liderler birebir görüşeceklerse, önceden alt kademede bazı anlaşmalara varılır ki, oralara kadar gidilip boş elle dönülmesin. "Face saving", yani onurumuzu kurtaracak bazı kazanımlar garantilenir önceden.
Türkiye'nin, burnunun dibindeki olaylardan izole edilmiş olması süregelen bir başarısızlık iken, üstüne Erdoğan'ın bizzat Trump'a gidip, boş elle dönmesi hiç anlaşılacak bir şey değil. Bunu niye riske ediyorlar? Muhtemelen seçmen umursamaz diye.
(Askeri stratejiyle ilgilenmiyorum ama yüzeysel tahminim şu: Bizimkilerin İncirlik kozu artık o kadar kuvvetli olmasa gerek, ABD'nin bölgede o kadar üssü varken ve Suudilerle bu kadar dev anlaşmalar yapıyorken).
***
Tam olarak bomboş bir elle de dönmediler gerçi. Gitmişken, Trump'ın eski Florida lobicisinin şirketiyle anlaşma yaptı Türkiye.
Dünya'nın ilk 20 ekonomisinden birisin, ama Trump'ın kulağına fısıldayabilmek için eski bir arkadaşına 1.5 milyon dolar yedirmek gerekiyor. Aynı şirketin diğer müşterileri arasında Arnavutluk Sosyalist Partisi ve Dominik Cumhuriyeti varmış. Dünya böyle işliyor ne yazık ki.
Biliyorsunuz, bizim bir önceki "dostumuz" Flynn, ulusal güvenlik danışmanlığından kovulmuştu, Rusya ile yakınlığı ortaya çıkınca. Trump'ın onu kovması neredeyse 3 hafta sürdü diye olay oldu, o arada Türkiye ile olan ilişkileri de iyice ortaya çıktı. Adam 500 bin doları cukkaladığıyla kalınca, bizimkilerin de yeni birini bulması şart oldu.
Fakat işin komik tarafı şu: Bu lobi şirketi, bizim işlere bakması için eski Florida vekili Wexler'i bağlamış. Wexler, ABD'nin alt-meclisindeki Türkiye yanlısı grubun içindeydi. Yani bizim deyişle "Türk dostu". Ama o bile bu kavga konusunda fikirleri sorulunca, "ABD'de barışçıl protestoların kutsallığı tartışılamaz" diyerek yan çiziyor. Yeni lobicimiz bu.
***
Delikanlılık iç piyasada satıyor. "Batı'ya karşı dik duruş" hikayeleri, içe kapanık tüm piyasalarda satıyor (İran, Rusya, Çin). Ama dışarda işler başka. Parasıyla bile "oh olmuş, onlar terörist sempatizanlarıydı" dedirtemiyorsun mesela. Dedirtsen de dinleyici bulamazsın zaten, orada satan hikayeler farklı.
İstediğini alamamış, gereksiz bir skandalla da elini iyice zayıflatmış şekilde geri dönmek ama kahraman olarak karşılanmak... Mağlubiyetten zafer çıkarma sanatıdır siyaset. Delikanlılık da bu sanatın en güvenilir tekniği olsa gerek.