Gödel, Escher, Bach
Bana en sevdiğim kitap sorulduğunda, soranın tipine göre, veritabanımın "sık kullanılan cevaplar" bölümünden gerekeni seçiyorum: Kuran, Nutuk, Halil Cibran, Suç ve Ceza... Ama kendi kendime bu soruyu sorduğumda cevabım Gödel Escher Bach.
İlginç bir şekilde, bu beni en etkileyen kitap olmasına rağmen ve Pulitzer ödüllü olmasına rağmen, en çok önereceğim kitap değil. Çünkü konunun tam belli olmaması, açık bir plana göre ilerlememesi ve içeriğin ağır olması, bazı insanları rahatsız edecektir. Zaten başlık da biraz yanıltıcı: Değişik alanlardan üç meşhur isim var ama bunlardan ikisi, biraz süs diye oradalar ve süs olmayan Gödel bile zar zor alakalı. Zira kitabın hedef kitlesi, yapay zekacılar, machine-learningciler veya en azından "mühendis kafalı" olanlar. Konu ise, geniş anlamıyla, bilinç.
Yazarın ana tezi şu: Bilinç, basit yapıtaşlarından oluşan ama yeterince karmaşık biçimde birbirine bağlanmış, özellikle de kendine referans veren bir sistemde ortaya çıkabilir. Bu yapılara strange loop diyor (self reference, recursion, fractal geometri gibi kavramlarla yakından alakalı)
Kendi ekranına çevrilmiş bir kameranın yarattığı "video feedback loop", buna basit bir örnek. Yahut birbirine belli bir açıyla bakan aynaların içinde yaratılan görüntü. (Bunlarda meydana gelen "tekrarlanan resim" etkisine "Droste etkisi" deniyormuş. Pink Floyd'un Ummagumma albüm kapağındaki gibi)
Kitabın başlığındaki "süs" isimler, aslında daha iyi örnek teşkil ediyorlar, çünkü bu loopların paradoksal yapısına işaret ediyorlar. Mesela Escher'in Drawing Hands'inde görülen yumurta-tavuk ilişkisi...
Bu sistemlerin, bilinç oluşturabilmeleri için, hem milyarlarca kat daha karmaşık looplara sahip olmaları, hem looplar arasında da loop olması (hiyerarşik bir yapı), hem de dışardan gelen etkilerle kendi yapılarını değiştirmeleri gerekli (nöroplastisite). Bu yüzden, kendine çevrilmiş bir TV kamerasını 1 milyon yıl da açık tutsak, oradan bir Terminatör çıkmaz. Ama bunun asıl önemli sonucu, bilinç için, organik nöron yığınlarının gerekli olmaması. Platform önemli değil (organik, silikon, vs), önemli olan strange loop yapısı. Onu nerede yaratırsanız, bilinç orada olacak.
Dahası, strange loop'lar ne kadar çok ve karmaşıklarsa, bilinç de o kadar keskin olur. Yani bilinç, siyah beyaz bir fenomen değil, dereceleri var.
***
Bu kadar hızla değişen bir konuda, 35 senelik bir kitabı önermek garip ama bu bir ders kitabı veya popüler bilim kitabı değil, bir sanat eseri, o yüzden onu zamansız görüyorum. Anlatmak istediği kavramları, kuru tanımlarla değil de, puzzlevari örneklerle ve kelime oyunlarına dayalı fabllarla betimlediği için, yavaş ilerleyeceksiniz ama zevk alarak ilerleyeceksiniz.
Burada bir dil notu geçmek gerek: Kitabın elbette Türkçe çevirisi de mevcut. Ben okumadım. Fakat, biraz da kitabın meşhur ettiği ve bu hafta yazacağım "meta" kavramını anlatan kelime oyunlarını, hakkını vererek çevirmeleri zor. Yapmışlarsa helal olsun ama ikinci bir emre kadar, kesin İngilizcesini okuyun.
Hofstadter, buradaki kavramları daha düz bir dille anlatmak için "I am a Strange Loop" diye bir kitap yazdı sonra. Bir de başka bir yazarla ortak giriştiği "The Minds I" isimki bir kısa hikaye kolleksiyonu mevcut. Her hikayeden sonra onu yorumlamış, ilgili araştırmalardan bahsetmişler. GEB kadar teknik değil, belki konuya meraklı olan ama bu tuğladan korkanlara, bu iki kitap daha iyi birer başlangıç noktası vazifesi görürler.