Ankara'nın Günah Keçileri
Hükümetin koordineli çabalarıyla, Ankara'daki katliamın PKK ile özdeşleştirilmeye çalışılması, ansiklopedilere konulması gereken bir Red Herring (hedef şaşırtmaca) örneği haline geldi:
- Konu: Failinin IŞİD'çi olduğu anlaşılan, ülke tarihinin en büyük terör saldırısı.
- Tartışılması gerekenler: Fail bizzat babası tarafından emniyete şikayet edilmişken, abisi Suruç katliamının failiyken, sözde takip altındayken, Emniyet Müdürlüğü'nün 1 km yakınındaki bir mitinge 10 kilo patlayıcıyla gelmesine izin veren istihbarat ve emniyet sorumsuzluğu. Ve muhtemelen hapis gerektiren bir ihmal / "ihmal" için, en azından istifa beklenmesinin bile siyasileri güldürmesi. IŞİD'i beslerken alternatif önlem almayan bir dış politikanın bedeli.
- Ortaya atılan yem: PKK. Hükümet yetkilileri ağız birliği ederek, IŞİD'le aynı nefeste PKK'nın ve Esad'ın ismini anıyorlar. Havuz medyası "IŞİD-PKK ortaklığı" manşetleri atıyor. İşin ironik yanı ise, sözde sorumluların hepsi birbirine düşman. (Bu taktiği en bariz biçimde uygulayan da Netanyahu: içinde IŞİD'in geçtiği her konuda Hamas'ı da anarak, sürekli tekrar yoluyla ikisini ilişkilendirip, özellikle amerikan sağından destek arıyordu)
- Şu anda tartışılan: Mitingde ölenlerin hainlik dereceleri ve PKK. Hem de PKK'nın bu olayla alakası bile değil, onun yerine 30 yıllık terör sabıkası.
***
Sen "Ankara'daki patlamayla PKK'nın ne alakası var" diyorsun, o "Ne yani, PKK hayır kurumu mu, niye onları aklıyorsun?" diyor.
Sen "Hükümetin derdi saldırıyı çözmek değil, ihaleyi HDP'ye yıkmak" diyorsun, o "Bu saldırının benzerlerini PKK yıllardır yapıyor, HDP de bunların uzantısı" diyor.
Sen ölenleri anıyorsun, o onların PKK piyonu olduklarını ve hatta bunu hakettiklerini ima ediyor (sanki haketmiş olsalar dahi Ankara'nın ortasında 100 kişinin havaya uçmasındaki sıkıntı daha büyük değilmiş gibi)
Bunun sonu yok. Red Herring, siyasetteki en başarılı taktiklerden biri, çünkü insanların bir kısmı akıllarından çok kalpleriyle, geri kalanı da kalplerinden de çok kıçlarıyla düşünürler. Haklı oldukları durumlarda dahi.
Sonuçta,
bu olay Ortadoğuya komşu olmak gibi pasif bir rolün sonucundan ziyade, iktidarın milyarlarca dolar harcayarak gayet aktif biçimde izlediği bir dış politikanın sonucu değil mi?
ve aylar öncesinden başlayıp miting gününe kadar süren, komple bir istihbarat ve emniyet çöküşü yok mu?
ve hemen sonrasında yaralılara hastanelerin ambulansından önce, polisin gaz bombalarıyla yapılan müdahale rezalet değil mi?
ve bunlara karşın göstermelik de olsa herhangi bir siyasi ve idari sorumluluk gösterilmiş mi?
ve akabinde getirilen yayın yasağının (ki bu yasak şimdiye kadarkilerin en kapsamlısı, soruşturma gizliliğinin fersah fersah ötesine geçip, internette yapılan eleştirel yorumları veya röportajları dahi kapsıyor) hükümeti korumak dışında bir pratik yararı ve etik gerekçesi olabilir mi?
ve terör komisyonunu reddetmiş bir iktidarın, Gezi-Terörist-Paralel-Faiz Lobisi-Siyonist gibi absürd ilişkilendirmeleri alışkanlık edinmiş bir iktidarın, seçimden beri "HDP'nin meclise girmesi - PKK'nın azması" ilişkilendirme kampanyası yürütmüş bir iktidarın, bu sefer de PKK'yı hasmı İŞID ile özdeşleştirmek için koordineli bir çalışma yürütüyor olması makul bir varsayım değil mi?
Öyleyse hesabı sorulacak bu kadar şey varken, halen Ankara katliamı gündeminin çoğunun, PKK, Selo'nun samimiyeti veya kurbanların ötekileştirilme çabaları olması, ve buların da siyasi kutuplar cizgisinde yapılması (sanki konu bir vergi politikasındaki görüş farklılıklarıymış gibi) iğrençlikten başka bir şey değil.
***
Gündemin IŞİD veya devlet kurumlarının hatalarından ibaret olmasını beklemiyorum, PKK terörünün de merkezinde olduğu ayrı tartışmalar var ve olmalı. Ama Ankara katliamının içi resmen iktidar tarafından kazılıyor, boşaltılıyor, yerine bambaşka bir şey konuluyor ve millet vatanseverlik şurubu sanarak bu zehri iştahla yutuyor.
Bu kadar vasıfsız insanlar tarafından bu kadar alenice manipüle edilmeyi kendine yediremeyecek kadar vatadaşlık bilinci olanlara, tüm bunların açıklanması gerekmez.