Amerikalı Hakimden Demokrasi, Türk Hakimden Hayat Dersi
ABD vatandaşı olurken, düzinelerce farklı milletten insanla birlikte, bir toplu yemin törenine katılmıştım. Gariban El Salvadorlusu da vardı, CEO kılıklı Hollandalısı da (aslında mesleklerini bilmiyorum ama beyaz adamı hemen CEO yaptım).
Yemin töreni federal mahkeme salonunda yapılıyordu. Bir müddet sonra hakim geldi: Minyon bir kadın. "Günaydın arkadaşlar". 200 kişi birden ayağa kalkıp "SAĞOL" diye bağırdık. Yok, o askerlikti ama ayağa kalktık hakikaten.
Sonra bize bir hoşgeldin konuşması yaptı. Sanki devremülk projesine gelmişiz, bu da pazarlamacı. Gayet güleryüzlü biçimde, yavaş yavaş konuşarak yaptığı bu karşılamada iki şeye parmak basmıştı:
Etrafınıza bakın. Bu kadar değişin insanla hep aynı fikirde olmayacaksınız. Kızabilirsiniz ama kimseyi susturma hakkınız yok. Kimsenin de sizi susturmaya hakkı yok, özellikle de devletin.
Oy verebilmek için hemen bugün kayıt olun. Fakat seçimlerin dışında da bu toplumun aktif bir parçası olmanız çok önemli. Aksi halde ülke sadece sizi değil, çocuklarınızı da kaybetmiş olur.
Gerçekçi bakarsak ABD'nin demokrasi ve katılımcılık hakkında büyük sorunları var: Ülkenin büyüklüğü, iki parti sistemi, seçimlerin finansmanının şeffaf olmaması, vs. Bu yüzden muhalif hareketler başarılı olmayabilirler. Occupy Wall Street örneğinde olduğu gibi.
Fakat bir yandan da, başkanından hakimine, birçok otorite sahibi insan, otoritenin sürekli sorgulanabilir olması gerekliliğini içsellestirmiş. Dahasi, bir hareketin "siyasallasmasının" doğal olduğunu, demokrasi içinde yasayan bireylerin de siyasal birer varlık olduklarını kavramış. Bu yüzden de sistem karşıtı olmasa bile hükümet karşıtı hareketler sıkça başarılı oluyorlar (Tea Party).
220 senedir darbesiz seçim yapabilen bir geleneğin en üst makamları, daha 5 dakika önce yemin etmiş taze vatandaşlarına, "demokrasi sandıktan ibaret değildir” diyor.
Peki benim vatanım bana hangi ideallerden bahsediyor? Oradaki otorite hangi güzel şeyi temsil ediyor?
Yüceltilen tek sey güç. Pratikte zaten her yer böyle ama söylev de bunu meşrulaştırıyor, basit formüller yoluyla:
demokrasi = sandık
meşru muhalefet alanı = muhalefet partileri
bu alan dışında muhalefet = rejim karşıtlığı / “sivil darbe”
bu alan disinda iktidara destek = güven oyu, birlik beraberlik, vs
sandık + güvenoyu > anayasal haklar
İşin ironik tarafi, herkesin mutemadiyen "siyasallasmasinin" ana nedeni, normalde hukumetle alakasi asgari olmasi gereken kurumlarin bagimsiz olmayislari. Yani universiteler, taraftar gruplari, sendikalar, turlu sivil toplum orgutleri durduk yere "bilmemne partisini tutalim" dedikleri icin degil, polis siddeti, cevre katliami, isci guvenligi, medyanin bagimsizligi gibi konularda tepki gosterdikleri icin siyasallasmis addediliyorlar. Cunku her bir konunun hukumette karsiligi var, hukumet safini belli etmis. Ornegin polis siddeti hakkindaki gorusler bir anda hukumet guvenoylamasina donusuyor.
Duble ironik kisimsa, en cok siyasallasmamasi gereken kurum olan yarginin siyasallasmasinin "kuvvetler ayriligi ayak bagidir" yaklasimiyla normallestirilmesi.
Bu haliyle yargi, polisi asiri siddet kullanmakla yargilayacak degil, "siyasi parti disi muhalifleri" yargiliyor. Onlari vandallikla suclamakla da yetinmiyor, rejime zerre somut tehlike arzetmeyen telefon konusmalarini baz alarak darbe girisimciligi ile yargiliyor. Iddianameyi teror savcisi hazirlamis, istenen ceza agirlastirilmis muebbet.
Bize nutuk atan hakim ile, su davaya bakacak hakimler, savcilar, bir mesleki konferansta biraraya gelseler ne konusabilirler, ortak ne noktalari olabilir?
ABD vatandasligi torenindeki nutuk sonrasi karisik duygular duymustum: Bu devasa sistem bana benimseyebilecegim birtakim evrensel degerler sunarken, ayni zamanda sucluluk duyacagim bir ton yuku de beraberinde getiriyordu.
Eger tersini yapiyor olsaydim, yani ABD dogumlu biri olarak sonradan Turk vatandasligina geciyor olsaydim ne duyacaktim? Yani guneyde guzel denize girip guzel yemekler yiyecegini hayal eden ingiliz emeklisinin duygularindan bahsetmiyorum, o ulkeye aidiyetle ilgili neler duyacaktim, neyi benimseyebilecektim bir yabanci olarak? Bir hakimimiz cikip, yanyana oturan sii bir garibanin da, ateist ceo'nun da, katolik ogretmenin de ciddiye alabilecegi bir konusma yapabilecek miydi?
Yukardaki "eskiden beri vatandasi oldugum ulkenin otoritesi bana hangi ideallerden bahsediyor" sorusuyla ayni kapiya cikiyor bu.