Gamestonks! Devrimi: Borsa 101 ve 102

Gamestonks! Devrimi: Borsa 101 ve 102

Bu yazı, Patreon destekçileri için kaydettiğim 45 dakikalık bir podcast kaydının metniydi. Gelen yorumlar eşliğinde düzenleyip, Fularsız Entellik podcastinde genişletilmiş biçimde iki bölüm halinde yayınladım. İmla hataları için özür dilerim, hepsini yakalayamadım. Podcast bölümleri ise hemen aşağıda…


 Öncelikle, bu finans konularından bahsetmek zor iş çünkü çoğunluk pek ilgilenmiyor, ilgilenen de deliler gibi ilgileniyor, onlara yeni bir şey söylememiş oluyorsun. Fakat bu Gamestop olayı o kadar farklı alandan kavramı bir araya getiriyor ki, bence herkesin ilgisini çekecek bir şeyler var:

  1. Davud ve Golyat hikayesi

  2. Serbest piyasanın pek de serbest olmaması

  3. Oyun teorisi

  4. Ve büyük anlatılar ki bu, ideolojik açıdan dağıtık finansal yapıları savunanları da heyecanlandırıcı bir şey. Ama ben hikayenin bu kadar basit olduğunu düşünmüyorum

Özet

Sonuçta bir çok açıdan bakılabilir. Bunlara girmeden önce, hiç bilmeyen Bilallere konuyu özetleyeyim:

Büyük fon yöneticileri, bir şirketin iflas edeceğine dair bahse giriyorlar. Internetteki bir grup bunu fark ediyor ve şirketin hisselerin değeri artsın da o milyarder yatırımcılar batsın diye organize oluyorlar. Bir bakıma, küçük piranalar organize olup bir balinayı yemeye çalışıyorlar. Medya ilk başlarda balinayı değil, piranaları suçluyor, “piyasa manipülasyonu” yapıyorsunuz diyor. Kısa bir süre sonra, fiyatlar daha da artmasın diye aracı kurumlar hisse alımını sınırlayınca, komplo teorileri ve “bu yozlaşmış sistemi devirmeye çalışan mazlum yatırımcı” anlatısı iyice öne çıkıyor, daha fazla organize olunuyor ve şirketin hisseleri alınmaya devam ediliyor. Fakat bir yandan da saflar karışıyor, çünkü artık şirkete yatırım yapanların arasına dev yatırımcılar da giriyor ve bazı mazlum yatırımcılar da karşı tarafa geçip tavan fiyattan hisselerini satıyorlar. Sonuçta kim kazandı, kim kimi kazıkladı belli olmuyor ve belli aralıklarla bu döngü tekrarlanıyor.

Olay genel hatlarıyla bu. Detaylarına şu anda hakim olmanıza gerek yok. Bu akışı, deminki kavramlarla bağlayabilmek ve olan biteni daha iyi anlamak için önce iki finansal kavramı bilmemiz gerekecek: Short ve Opsiyon. Ama biz daha da temelden, hisse kavramından başlayalım.


Hisse Almak Ne Demek

Hisse, bir şirketin ufak bir kısmına sahip olmak demek. Bir hisse iki şekilde kar getirebilir, ilkini pek konuşmuyorıuz ama daha doğal bir yol: Temettü, İngilizcesi dividends. Her şirket değil ama bazı şirketler, kazançlarının bir kısmını hisse sahipleriyle paylaşıyor, “bize yatırım yaptığınız için teşekkür ederiz, alın bununla kendinize felekten bir gece çalın” diye elinize bir şeyler sıkıştırıyorlar.

İkinci yolu ise şirketin değer kazanması, dolayısıyla piyasada dolanan hisse miktarının sabit olduğunu varsayarsak, hissenin kendisinin değer kazanması. Asıl konuşulan bu. Ama bu değer kazanma nasıl oluyor, hissenin fiyatını kim belirliyor?

“Hisse fiyatı” diye bir şey aslında yok. Yahut şöyle diyeyim, her malın binlerce fiyatı var: Binlerce satıcının istediği fiyatlar ve binlerce alıcının önerdiği fiyatlar. Bunlar eşleşirse satış gerçekleşmiş oluyor. Örneğin ben 100 dolara hissemi sana satarım diyorum. Sense “95'ten fazla vermem” diyorsun. “İyi ne halin varsa gör o zaman” diyorum ve önümüzdeki seanslara bakıyorum. O sırada, bir başka hisse sahibinin nakte ihtiyacı oluyor, “ben de 5 tane hisse var, 98’den satarım” diyor. Sen de “tamam 98 de olur” deyip hisseyi aldığında piyasa fiyatı 98 oluyor.

Fakat diyelim ki 5 hisseyle yetinmeyeceksin, daha fazlasını istiyorsun, çünkü yeni haber geldi, şirketin rakiplerinden birinin durumu kötü, öyleyse bizim şirket iyice değerlenir diye hesap yaparak o şirketin nesi var nesi yoksa almaya karar veriyorsun. E piyasadaki bir sonraki en ucuz satış rakamı da benimkisi. Bu sefer benden de 10 tane hisseyi tanesi 100 dolardan alıyorsun. Bu sefer fiyat 100 oluyor. Bir sonraki satıcı 101 dolar istiyor hisselerine, onu da veren olursa fiyat yükselmiş oluyor.

Bir şeyin fiyatını sorduğunuzda -ki bu hisse de olabilir, döviz de olabilir, gayrımenkul de olabilir- size ya en son gerçekleşmiş alım satımın fiyatını ya da o anki istenilen ve önerilen fiyatlar arasındaki orta yolu söylerler. “The fiyat” diye tek bir fiyat yok yani.


Broker ve “Market Maker”

Şu ana kadarki iki taraf alıcı ve satıcıydı. Aslında bu denklemde iki oyuncu daha var. İlki broker, aracı kurum yani. Sonuçta sen hisseni alacak insanlarla telefonda konuşup, anlaşıp, kontrat imzalayıp, sonra parayı kişisel banka transferiyle göndermiyorsun. Böyle yapanlar da var bu ara ama onlar büyük alım satımlar. Benim alıp satacağım alt tarafı 3-5 hisse için kimse o zahmete girmez, o yüzden ufak yatırımcılar piyasadaki bu brokerlar sayesinde buluşuyorlar, ödemeler onlar üzerinden gerçekleşiyor. Broker da karşılığında alım satım başına bir komisyon alıyor.

Bazı brokerlar, anlaşmaları gereği, alım-satım emirlerini yerine getirmenin ötesine geçip, hangi hisseyi alman gerektiğinin tavsiyesinde de bulunuyorlar. Hatta hisselerin ötesinde, borç tahvili gibi başka yatırım araçları hakkında da tavsiye veriyor, yahut tüm portfolyönü yönetiyorlar. Bunun karşılığında da senden, yönettikleri ana paranın belli bir yüzdesini kesiyorlar. Yani o sene para kazansan da kaybetsen de, ana paranın %1.5 gibi bir kısmını bunlara veriyorsun. Az buz değil. Bir nevi zenginlik vergisi.

Bir diğer oyuncu ise market maker. Bunlar büyük bankalar oluyor genelde ve bazen brokerle aynı kurum oluyorlar. Normal yatırımcıdan farkları şu: Belli bir hisseyi hem almaya hem de satmaya hazırlar aynı anda. Eğer ben bir satış emri verirsem, ortada tüm gün boıyunca hiçbir ufak alıcı olmayabilir ama market makerlar hemen her an almaya hazırlar, almak isteyene de satmaya hazırlar. Dolayısıyla piyasayı devindiren, likidite sağlayan aktörler bunlar. Bunlar nasıl para kazanıyor peki? Önerdikeri alış ve satış miktarları arasındaki farktan, yani spread. Döviz bürosu gibi aslında. Büro sizden euro almaya da size euro satmaya da hazır. Beş dakka sonra başka biri gelip sizin işleminizin zıttını yapacak nasıl olsa. O aradaki ufak fiyat farklarından para kazanıp, mütevazi birer şişe şampanya daha patlatıyorlar.

Yine tıpkı döviz bürolarında olduğu gibi, ortamda ne kadar çok market maker ve küçük oyuncu varsa, o kadar çok potansiyel alıcı olacağından bu spread düşük olur. Aksi halde kazık yemek kolaylaşır.

Bu spread sadece ticaret hacmini değil, riski de ölçer. Bir şeyin fiyatı çok oynaksa, alıcı için risk artacağından spreadi yüksek olur. Tıpkı dandik para birimlerindeki spread’in, euro ve dolar gibi daha stabil paralara oranla yüksek olması gibi.


Limit Orderlar, Algoritmik alım satımlar, Endeks Fonları

Şimdi, biz gidip market makerlarla muhatap olmuyoruz. Bizim hisse ticaretinden anladığımız şey, brokerımıza gidip yükseleceğine inandığımız hisseleri aldırmak, yeterince yükselinced de "artık düşer herhalde" deyip sattırmak ve kar etmek. Sattığımız kişinin kim olduğu önemli değil.

Tabii artık bu alım satım işleri otomatize olmuş durumda. Yatırımcılar stop veya limit denen araçlar kullanıyorlar. Diyorlar ki “bu hisseye 160'a alıcı bulduğun anda şu kadar sat, 140'a düştüğü anda şu kadar al ve düştükçe daha da al.”  Bu çok basit bir algoritma örneği, çok daha karmaşıkları da var. Algoritmik alım-satım, şu anda ABD'deki hisse ticaretinin %60-80 arasını oluşturuyor. Yani sen bilgileri analiz edip karar verip brokerına emir vererek gerçekleştirdiğin her 1 dolarlık ticaret başına, 3-4 dolar insan eli değmeden otomatikman yapılıyor. Dolayısıyla fiyatı oynatan senden çok algoritmalar.

Aslında çoğunluk bunu bile yapmıyor. Çoğunluk benim gibi pasif yatırımcı. Yani bir şeyin günlük fiyat oynamalarıyla ilgilenmiyor, alıp uzun süre tutuyor. Genelde aldığı şeyler de böyle tek tek hisseler değil sepetler. “Tüm yumurtalarını aynı sepete koyma” denir ya, bunu şu şekilde değiştirebiliriz: Sepetine sadece yumurta koyma, dengeli beslen.

Bir sürü farklı sektörden farklı şirketin hisselerini, yahut belediyelerin ve devletlerin borç senetlerini içeren sepetler var. Bazen bunları yöneten birileri oluyor, o sepetten ekleyip çıkarıyorlar duruma göre, bunların komisyonu yüksek oluyor. Bazen de “endeks fonu” denen şey oluyor, yani mesela BIST’te işlem gören en büyük 100 şirketin veya ABD borsalarında işlem gören en büyük 500 şirketin değerini takip eden bir sepet düşünün, dolayısıyla genel olarak borsa çıktı mı kardasın, yoksa zararda. Benim emeklilik fonumda mesela bunun gibi 5-6 ayrı sepet var, hepsi düşük komisyonlu, düşük riskli -ve dolayısıyla düşük getirili- sepetler.


Herkesin bildiği Long yatırım ve esrarengiz Short yatırım

Şimdi bu noktaya kadar bahsettiğim yatırım şekli, yani kendin tek tek her hisseyi alıp satman, algoritmalarla alıp satman veya alıp uzun vade tutup beklemen, bunların hepsi aynı tipte yatırımşar, ona da long deniyor. Elindekinin değerlenmesini istiyorsun ve değerleneceğini düşündüğün şeylere yatırım yapıyosrun.

Bu long yatırımın tersi de var: thick yatırım. Yok ya, uyukluyor musunuz diye kontrol ediyordum, short yatırım. Bir hissenin düşeceğine, hatta belki de o şirketin iflas edeceğine bahse girmek. Short yatırımın sadece amacı değil, mekanizması da farklı ve bu Gamestop işini anlamak için şart:

Hissenin düşeceğine inandığın için, gidip piyasadan o hisseyi almak aptallık olur. Onun yerine, short etmek istediğin hisseyi gidip birilerinden ödünç alıyorsun. Daha doğrusu kira diyelim, çünkü karşılığında bir bedel ödüyorsun. Kim bu hisseyi kiralıyor peki? Sen, ben, biz, siz, onlar. Veya market makerler.

Bunlardan mesela 100 tane Gamestop hissesi kiraladın, diyorsun ki ben bu kadar hisseyi 30 gün içinde sana geri vereceğim, kira bedeli olarak da sana 100 dolar veriyorum. Tamam şimdi o hisseler sende, ne yaparsın? Düşeceklerine inandığın için, onları aldığın gibi piyasa fiyatından okutursun. Diyelim 20 dolardı fiyatı, ki hakikaten de öyleydi bir aralar, 100 hisse satışından 2000 dolar kazandın. Zaten bu yüzden short deniyor, aslında sende olmayan hisseyi satmış oluyorsun, envanterde eksiye düşüyorsun. Eskiden beri buna short dendiği için piyasaya da böyle geçmiş, long pozisyon ise bunun tersi olduğu için o şekilde isimlendirilmiş, yoksa long’un kendi başına tarihsel bir anlamı yok.

Neyse, sattın hisseleri, birkaç hafta içinde tahmin ettiğin gibi hisse değeri düşerse, mesela 15 dolara düşerse, diyorsun ki tamam ben short pozisyonumu kapayayım ve borcumu ödeyeyim. Bunun için piyasadan o fiyata 100 hisseyi geri satın alıyorsun. Harcadığın para da sadece 1500 dolar. Cepte kaldı 500 dolar. Hisseleri ödünç aldığın yere iade ediyorsun ve 500 dolar eksi komisyon, yani toplam 400 dolar kardasın.


Bir şirketin değer kaybedeceğine dair bahis etik midir?

Şimdi ilk sorum şu: Bir şirketin değer kaybedeceğine, hatta biraz daha dramatikleştirelim, batacağına dair bahse girmek etik mi? Bunu sadece açgözlü para babaları, devasa market makerlar mı yaparlar? Buna niye izin veriliyor?

İzin veriliyor çünkü para kazandıran hemen her şeye izin vardır, asıl nedeni bu. Trilyonların döndüğü bir piyasayı, senelik 60-70 bin dolar brüt maaş alan memurların tamamen kotnrol edebileceğini düşünmek komik olurdu.

Ama shortların önemli bir fonksiyonu da var, piyasanın düzgün işlemesi için gerekliler hakikaten. Eğer bir hissenin fiyatı şişmişse, bu nasıl anlaşılır? Sonuçta gökyüzünde yazmıyor “şişik” diye, birilerinin araştırması lazım. Short pozisyon, bu araştırmaları yapmaya teşvik görevi görüyor ve pozisyonun büyüklüğü de şişikliğin bir ölçütü oluyor. Az kişi shortlamışsa riskli bir hisse değil ama çok kişi yüksek meblağlarla shortlamışsa, “kalabalıkların bir bildiği vardır” diyorsun ve ona göre yatırım yapıyorsun.

Sonuçta, ortaya paranı koyacaksan, araştırmanı da ona göre kaliteli yapmak zorundasın, üstünkörü yapamazsın. Shortlama mekanizması olmasaydı, yani hisseye karşı bahis oynamayı parasallaştıracak bir düzen olmasaydı, pek kimse de bir şirketin gereğinden fazla değerli olup olmadığını sıkı biçimde araştırmazdı.

Dahası bu shortlar sayesinde fiyat oynaklığı da azalıyor. Yani serbest düşüşe geçmiş bir hisse belli bir sınıra geldiğinde, shortçular diyor ki “tamam ben artık bu fiyattan geri alayım hisseleri ki iade edeyim”. Bu mantıkla alıma geçiyorlar ve hisse aldıkça, o hissenin düşüşü de yavaşlamış oluyor, hatta tersine dönebiliyor.

Geldik ikinci soruma: Madem böyle güzel bir şey, niye hepimiz onu bunu shortlamıyoruz? Niye yatırım deyince akla long pozisyon geliyor da short gelmiyor?

El cevap: Short yatırımlarda kaybedeceğin miktarın teoride bir sınırı yok. Sonsuz kayıp mümkün.

Önceki örnekten devam edersek, eğer Gamestop hisselerinin yükseleceğine inanıp 2000 dolarlık yatırım yaptıysan, kaybedeceğin maksimum miktar o kadardır. Hisse değeri sıfıra iner, sen de keriz gibi hiç limit koymamışsındır, yani “aman 1500’e düşerse kes kurtul bu kangrenden” diye otomatik satış emri koymamışsındır, tüm hisseler elinde patlamıştır. 2000 dolar zarar.

Ama diyelim tersine gittin ve 2000 dolarlık short yaptın. Ödünç aldığın hisseleri 20 dolardan sattıktan sonra o hisse düşeceğine artmaya başladı. 40 dolara gelse ne olur? Ödünç aldığın 100 hisseyi bu sefer piyasadan 4000 dolar karşılığında toplayacaksın, 2000 dolar artı kira komisyonu kadar zarardasın. Bu olasılığı yediremedin kendine, bir umutla “belki geri 20'ye düşer” diye bekledin, bu sefer 40’tan 80 dolara çıktı. “Ya bari 60'a düşsün öyle kapayayım poziysyonumu” dedin, 100'e çıktı. Artık ödünç aldığın hisseleri geri verme zamanı geldi çattı, mecruben 10,000 dolara topluyorsun piyasadan, toplam 8000 zarardasın. Bir hissenin değeri sıfırın altına düşemez ama sonsuza kadar artabilir, yani short pozisyonun zararı da sınırsızdır.

Ben o yüzden short işine hiç bulaşmıyorum. Bulaşacaksam da çok az hisseyle, eğlencesine, öğrenmek için yapıyorum ve stabil olan, işlem hacmi büyük hisseleri seçiyorum.


Hedge Fund: Riskli Risk Yönetimi

Ama bu işi becerebilen profesyoneller var. Bunlardan bazıları özel yatırım şirketleri kurup milletin parasını yönetmeye ve komisyon almaya bakıyorlar. Şimdi, eğer bir emeklilik fonu yönetiyorsanız, bir sendika  yönetiyorsanız, elinizdeki parayı değerlendirmek için düşük riskli yatırım araçları seçersiniz değil mi? Yüzbinlerce insanın kaderiyle oynanmaz, o işin sonu mızrakların ucunda taşınan kellelere ve devrimlere kadar gider.

Ama 500 milyon dolar paranız varsa bunun 400'ünü gider, short işlemler gibi, kaldıraçlı işlemler gibi hem kompleks hem de likit, yani hemen paraya döndürülebilen işlermelere yatırabilirsiniz. İşte bu tip yatırımlar konusunda özelleşmiş kurumlara hedge fund deniyor.

Hedge fundın ana amacı, daha doğrusu isim kaynağı, riskli bazı yatırımların riskini azaltmak için ters yöne de yatırım yapmaktı. Örneğin teknoloji sektörüne yatırım yapmışsan, genel bir piyasa patlamasına karşı piyasayı shortlamak, yani düşeceğine dair bahse girmek bir hedgedir, senin olası kazancından biraz yemiş olur ama riskini de limitler. Bir nevi sigorta.

Bugün böyle bir şart aranmıyor, belki hiçbir zaman aranmamıştı zaten. Yani herhangi bir hedge fund yatırımının illa da bir sigortası olmasına gerek yok, aşırı yüksek riskli de olabilir, risksiz de.


Gamestop: Blockbuster vs Netflix 2.0

Bu da bizi nihayet Gamestop olayına getiriyor. Bu şirket, AVM'lerde yaklaşık 5000 dükkanı olan ve bilgisayar oyunu satan bir şirket. Zamanında film kiralayan ve satan Blockbusterlar vardı belki hatırlarsınız, onu andırıyor biraz. Blockbuster zirvedeyken tam 6000 tane dükkanları ve 6 milyar dolarlık ciroları vardı, ben de bunlara gidip CD veya DVD kiralardım birkaç günlüğüne, zamanında getirmezsen ceza öderdin. Sonra Netflix çıktı, o zamanlar streaming filan yok, postayla sana DVD gönderiyorlar ve aylık üyelik ücreti karşılığında aynı anda 1-2-3 vs DVD sende olabiliyor, izledikçe geri postalıyorsun ve listendeki bir sonraki DVDyi gönderiyorlar. Bu sayede hem dükkana gitmen gerekmiyor hem de ceza ödemen. Tabii Netflix o zamanlar şimdiki gibi 20 milyar dolar ciro yapan bir şirket değil, yani genelde hep anlatıldığı gibi koca Blockbusterı bunlar batırmadılar ama batmasına sonradan atfedilmiş bir sembol isim oldular.

Aynı ilişki, dünyanın en büyük fiziki oyun satıcısı Gamestop ve Steam ve benzerleri arasında da yaşanıyor. Bu uzun vade bir trend. Pandemi yüzünden AVM'lerin durması da Gamestop’a fazladan bir darbe oldu. Bunu öngören bazı hedge fundlar, Gamestop hisselerini shortlamaya başlıyorlar.

Ama senin benim shortlamam ile milyar dolarlık hedge fundların shortlaması arasındaki fark şu: Biz ufak ufak shortlayınca kimse bizi sallamıyor, hedge fund shortlayıncaysa "ulan bunların bir bildikleri vardır, bu hisse batacak galiba" diyen herkes elindekileri satışa çıkarıyor ve hissenin fiyatı iyice düşüyor.

Yani hedge fundlar, ağırlıklıkları ve tabii ki medyadaki etkileri sayesinde, sadece bir tahmin yürütmüyorlar, tahminlerini yayarak o tahmini gerçeğe dönüştürüyorlar. İşin ahlaksız tarafı da burada: Bunlar doymuyor ve hisseler 3 dolara kadar düşüyor. Bu artık, "senin şirket biraz fazla değerli sanırım"dan çok, "senin şirketini batıracağım ve bu sayede para kazanacağım" oluyor.

İşte bu sıralarda, Redditteki forumlardan birinde, bir eleman diyor ki “yahu bu  Gamestop aslında o kadar da kötü değil, bakın finansal temellerine, bence hisse şu an çok ucuz, ben 50 bin dolarlık girdim, haydi hayırlısı.” Millet bunla dalga geçiyor, herkes shortlama devam ediyor, adam da para kaybediyor ama satmıyor, direniyor.

Sonraki aylar içinde şirket yönetiminde birtakım değişiklikler oluyor, yeni online stratejiler açıklanıyor, yeni finansal raporlar sunuluyor ve millet teker teker "ya evet, bu hissenin bu kadar ucuz olmaması lazım" diyerek yatırıma başlıyor, yani long pozisyon alıyorlar. Hisse yılbaşında 20 dolar bandına çıkıyor.


%100'ün üstünde shortlamak nasıl mümkün?

Buraya kadar hala her şey az çok normal. Asıl filmin koptuğu yer, fonların açgözlülükle shortlarına devam etmeleri. Reddittekiler, bir süre sonra fark ediyorlar ki, hisse %100'ün üstünde shortlanmış vaziyette. Bu şu demek: Normalde bir şirketin tüm hisseleri piyasada alınıp satınabilir değildir, mesela bazısı şirket çalışanlarınındır ve 2-3 yıl boyunca satmaları yasaktır. Normal alınıp satılabilen hisseler ise ayrı ve onların toplamına float denir.

Diyelim ki float 100 hisse. Bunun 30'u aramızda dağılmış, 70'si ise bir market makerda. Bir hedge fund geliyor, 70 hisse shortlayacağım ben diyor. Market maker buna elindekini ödünç veriyor. Fon da gidip hisseyi piyasada satıyor. Kim alıyor bunları. 20'sini yine sen ben aldık, 50'sini başka market makerler ve brokerlar alıyor. Sonra ilk hedge fundın yaptığını gören diğer bir fon diyor ki, "ulen bunlar elit, bir bildikleri var, bir bildikleri olmasa bile herkes bunları takip edecek zaten ve sırf ağırlıklarıyla hisse düşecek, o yüzden ben de erkenden gireyim bu furyaya" diyor ve gidip 50 hisse shortluyor.

Yani bakın, diğerleri hissenin “gerçek” değerinin o kadar düşük olmasına inanmasalar bile, sırf hesap yüzünden kervana katılabiliyorlar. İşin klasik bir oyun teorisi kısmı var yani, rakip fonların stratejisini tahmin edip kendi stratejini ayarlamak.

Velhasıl gittiler, 50 hisse de biz shortlayalım dediler ve o ikinci market maker bunlara ödünç verdi. O 50 hisse piyasaya satılıyor vs. Yani orijinal float 100 hisselikti, şu andaki toplam short pozisyon 50+70: 120.

Bu pozisyonlar bir gün kapanmak zorunda. Yani 120 tane hisse geri satın alınmak zorunda. E ortada 100 hisse varsa bu iş nasıl olacak? İmkansız gözüküyor ama normalde basit: Fiyat yeterince düştüğünde, ilk hedge fund gelir, “ben pozisyonumu kapayacağım” der, 70 hisseyi piyasadan ucuza toplar, market makerla hesabını kapatır. Bu noktada yeni insanlar da "ya bu şirketin değeri ucuzlamış" diyerek o 70 hisseyi market makerdan satın alabilirler. Piyasada yine 100 hisse dolanıyor ama artık toplam short pozisyonu 50’ye düştü. Hatta o ikinci hedge fund da hesabını kapayabilir ve short sıfıra iner.


“Short Squeeze”

Fakat bu iş olmadan Reddit’teki bir grup diyor ki “Allah bu hedge fundların belasını versin, özellikle de en elitlerinden olan Melvin'in, gün devrim günüdür, hep beraber piyasaya girelim, bütün hisseleri toplayalım ve satmayalım.” E ne oldu o zaman? 100 hisse de redditçilerde, örneğimizdeki iki hedfge fund'ın toplam 120 hisselik ihtiyacı var kısa vadede, ve redditçiler safları sıkı tutarak bunlara satmıyorar. Brokerlarına diyorlar ki, “ben bu hisseyi dün 20 dolardan aldım ama bugün öyle 22, 23 dolara filan değil, anca 100 dolara satarım.” Biri diyor ki “ben 200 den aşağısına satmam.”

Herkes böyle yüksek fiyat çekince hedge fundlar pozisyonlarını kapayamaz oluyorlar. Fakat vade günü geldiğinde illa ki bu ödünç aldıkları hisseleri iade etmeleri şart, piyasa ne fiyat biçmişse elleri mahkum alacaklar ve batacaklar, plan bu. Ve fiyat tam 470 dolara kadar çıktı. 5 gün öncesinde sadece 42 dolardı.

Buna da short squeeze deniyor işte. Bu arada, bu da gayet normal bir taktik: Ben mesela kurt bir fon yöneticisiysem ve rakip bir fonun dev bir short pozisyonda olduğunu öğrenirsem, o hisseye para basıp fiyatını yükseltmeyi, rakibimi batırmayı, sonra da yüksek fiyattan diğer yatırımcılara -özellikle de tekil yatırımcılara- kakalayıp çıkmayı deneyebilirim. Elbette her hisseyi sattıkça fiyat da düştüğünden, elimdeki her şeyi o yüksek fiyattan geri satamayacağım, belki zarara dahi gireceğim ama rakibim kadar değil.

Bu olaydaki fark, Gamestop hisselerinin rekor seviyede, %140’a varan oranlarda shortlanmış olmaları. Bu yüzden fonlar bir saldırıya karşı çok savunmasız kaldılar, bu yatırımlarını doğru düzgün de hedgelemediler, ve saldırı da bir rakip kurumdan veya bir balinadan ziyade organize bir "çapulcu sürüsü" tarafından yapıldı. Tırnak içinde çapulcu diyorum, çünkü bir kısım medya onları böyle resmetmek istese de bunlar bayağı sofistike tekil yatırımcılar. Daha doğrusu, işi bilen ve para kazanmak isteyen de var o sürünün içinde, YOLOO diye eğlencesine yapan da, veya “kahrolsun hedge fonlar!” diye para kaybedeceğini bile bile aşırı pahalanmış bir hisseye yatırım yapan duygusal yatırımcı da.


Örgütlü Kalabalık ve Oyun Teorisi

Saflar sıkı olduğu sürece bu taktik işe yarar. Yani bu işe erkenden girmiş, mesela 30 dolardayken girmiş biri, "ya %100 kardayım, çıkayım artık" diye 60 dolardan satmaz da ve fonlara pozisyon kapama imkanı sağlamazsa shortlayan dışında herkes daha da kar edecektir. Ama işte saflar sıkı kalmıyor. Yine klasik bir oyun teorisi durumu: İşbirliği yaparsak daha çok kazanırız ama hisse değerlendikçe de işbirliğine devam etme olasılığı azalıyor. Eninde sonunda birileri mutlaka “ihanet” edecek ve kendi ettiği karı realize edecek, hissenin değerini biraz düşürecek ve sizin kağıt üstünüzdeki karınızın geleceği de belirsizleşecek. Öyleyse asıl soru “ihanet olacak mı” değil, önce ihanet eden siz mi olacaksınız başkası mı, asıl soru bu.

Ve ihanet sadece elinde biriktirdiğin hisseyi sonunda satarak olmuyor, belki daha da ileri gidip sen de shortlayacaksın o hisseyi. Sonuçta böyle bir şirketin hissesinin 470 dolar etmeyeceği ve sonunda düşeceği belli. Evet, hisse 20 dolarken büyük fonların bunu shortlamaları ellerinde patlamış olabilir ama hisse 470 dolarken short etmemek de büyük enayilik. (Tabii o noktada sana short kontratı satmayan da kalmamış olabilir, zira kimse salak değil, hisse fiyatı 470’lere çıkmışken, elindeki hisseleri satıp eritmek yerine, başkasına 10 günlüğüne, 20 günlüğüne ödünç vermez insanlar. Zira o hisseleri geri aldıkları değerleri yarıya inmiş olabilir.)

Velhasıl, yeni yatırımcılar olayı duyup geldikçe ve saflardan fire verildikçe, “bu arada bir vurgun da ben yapayım” hissi kuvvetleniyor. Zaten o yüzden de bu bölüme başlarken fiyat 193'e gerilemişti (bitirdiğimde ise piyasalar yeniden açıldı ve 300'e çıktı)


Opsiyonlar

Şimdi, bu Davud vs Golyat muhabbeti, işte “safsaları sıkılaştıralım, arkayı dörtleyelim“ muhabbeti yeterince ilginç. Ama sadece Redditçilerin organizasyonuyla 5 günde fiyat 40'tan 400'e çıkacak değil. YOLOcular bile niye kendi paralarını bu kadar rahat riske etsinler? Bir düşünün, bu fiyattan 10 tane hisse alsan binlerce dolar ediyor, herkesin bu kadar riske edecek parası mı var?

Başlarda size demiştim, iki kavram bilmemiz gerekir diye, ilk short'tu. İkincisi de şimdi devreye giriyor: Opsiyonlar. Ve bu opsiyonlar sayesinde ortada büyük bir geribildirim döngüsü oluşacak.Asıl fiyatı arttıran da bu.

Opsiyon, bir hisseyi alıp satmaktan ziyade, onu belli bir tarihte belli bir fiyattan alıp satma hakkı demek. Klasik örnek sigortadır. Evet bildiğin sigorta poliçesi de özel bir çeşit opsiyon aslında. Diyelim ki arabanı 20 bin dolar değer üstünden sigortaladın, bunun için her sene 1000 dolar ödeme yaparsın sigorta şirketine. Eğer bir sakatlık çıkmazsa, o 1000 dolar gitmiş olur, geçmiş olsun. Ama kaza yaparsan ve hurdaya dönmüş arabanın değeri 200 dolara düşerse, “satış opsiyonunu” kullanırsın ve sigortacıya dersin ki “anlaşmamız gereği bu arabayı sana 20,000'den okutacağım, hurdaya dönmüş olmasına rağmen bana bu parayı vereceksin.” Tabii gerçek hayatta sigorta senin arabanı almıyor, hurdayla işi yok, onun yerine sana trink o 20 kağıdı veriyor.

Bu satış opsiyonuydu, ki buna put opsiyonu da deniyor. Malını, o anki ederinden daha yüksek bir fiyata satmış oluyorsun. Alış opsiyonu, yani call option ise tam tersi: Bir hisseyi, o anki piyasa ederinden daha düşük bir fiyata alma hakkı. Bunu, Matt Levine 'in blogundan aldığım rakamlarla Gamestop örneği üsünden anlatayım:

19 ocakta, 10 günlük bir call opsiyonunu satın almak için diyordunuz ki, “bir Gamestop hissesini, 29 Ocağa kadar, 50 dolardan satın alma hakkını istiyorum”. O anki fiyat da 40 dolar. Yani aslında stratejiniz şu: Bu hisse, önümüzdeki 10 gün içinde öyle artacak ki, 50 dolardan almak bile benim için karlı olacak. Bu hakkı brokerınız size satıyor. Kaça satıyor? Hisse başına 3.3 dolara. Opsiyonlar 100er hisselik kontratlarla yapılıyorlar, dolayısıyla bu call opsiyonu 330 dolar ediyor.

Şimdi, tıpkı hisselerin kendileri gibi, o hisselere bağlı olan opsiyonlar da alınıp satılabiliyorlar. Yani bir opsiyon aldığınızda, illa vadesine kadar beklemeye gerek yok, piyasaya geri satabilirsiniz

Sadece 3 gün sonra, 22 Ocakta, hisse değeri 40'tan 65 dolara çıkıyor. Birkaç gün önce, 50'den satın alabilme hakkı riskli bir yatırımdı, şimdiyse garanti para. 15 dolar kardasınız bugün. Peki bu hakkı piyasaya satmaya çalışsanız değeri ne? Hala kontrat bitimine 7 gün var sonuçta ve belki daha da artacak hisse. Opsiyonunuzun 22 Ocak’taki değeri hisse başına 18 dolar. 100 hisseyle çarp 1800 dolar. Bakın, 330 dolar koydunuz, 1800 dolar geri aldınız, %400'ün üzerinde bir dönüş bu, eğer vadeyi beklemeden satmak isterseniz tabii.

***

Aynısını normal hisse alım satımıyla yapsanız ne olurdu?  19 Ocak fiyatından 100 hisse alsanız 4000 dolar yatırım yapacaktınız. 3 gün sonra 65'ten sattınız, 6500. Yani 330 dolara kıyasla çok daha büyük bir yatırım yaparak 4000 koydunuz ve 6500 aldınız, %60'lık bir dönüş. Şimdi nerede %400, nerede %60. Dolayısıyla opsiyonlar kaldıraç vazifesi görmüş oldu.

Tabii, dediğim gibi 3 gün içinde satmak zorunda değildiniz. 29 Ocak’ta, yani o örnek olarak kullandığımız opsiyonun bitiminde, hisse fiyatı aşağı yukarı 300 dolara gelmişti. Ve siz böyle bir piyasada, kontratınızı kullanarak sadece 50 dolardan 100 hisse alabileceksiniz. Aldığınız gibi de piyasada satsanız 30,000 dolar getiri, eksi 5000 yatırım, 25,000 dolar. Tabii 330 dolar da opsiyon maliyeti var ama devede kulak. Yuvarlayıp 25 bin dolar kar diyelim işte.

Opsiyon kullanmadığınız, hisse yatırımı senaryosunda ne oldu? En başta, 19 Ocakta, hisse 40 dolarken 4000'lik yatırım yapmıştınız, şimdi 30,000’e sattınız, 26,000 kar. Hemen hemen aynı.

Yani fiyat biraz yükseldiğinde opsiyon çok daha yüksek getirili stratejiydi, fiyat çok yükseldiğinde ise hisseyi doğrudan almakla neredeyse aynı kapıya çıktılar. Peki fiyat düşerse?

Diyelim ki aradan 10 gün geçtikten sonraki fiyat 20 dolara gerilemiş olsun. Eh, bu şartlarda opsiyonunuz, yani bu hisseyi 50 dolardan alma hakkı manasız olacak, zaten piyasada 20 dolara bulunabiliyor. Opsiyonu yaktınız, kaybettiğiniz para o kontratın maliyeti, yani 330 dolar oldu. Çok bir şey değil. Ama hisse almış olsaydınız, 4000 dolarlık yatırımınınzın o anki ederi 2000 olacaktı, yani 2000 kaybettiniz. Opsiyonun zararı çok daha ufak.

Tabii son bir senaryo da fiyatın pek değişmemesi. Bu sefer, hisseli yatırımcı ne karda ne zararda, opsiyonlu ise yine deminki gibi kontratını yakacak ve 330 dolar zararda.

Bunlar alım opsiyonlarıydı, demin bahsettiğim gibi satış türevi de var. Dolayısıyla eğer hisse yatırımı miktarında opsiyon alımı yaparsanız, kaldıraçlı kazanma ihtimaliniz var ama aynı şekilde, tüm o parayı çat diye kaybetme riskiniz de. Veya bu risklere girmeden, opsiyonları başkasına satarak daha az veya çok kazanma şansı da.

Eğer bunları ilk defa duyuyorsanız, opsiyonlarla işiniz olmasın veya çok komik rakamlarla oynayın, zira muhtemelen kaybedeceksiniz. Options Clearing Corporation'a göre alınan opsiyonların %70'i, vadesi daha dolmadan tıpkı hisseler gibi bir başkasına satılıyor, %21'i işe yaramaz bir şekilde bitiyor (yani opsiyon maliyetini aynen yiyorsunuz), sadece %7'si aktive ediliyor, yani "tamam ben hakkımı kullanıp şu fiyattan hisse alacağım veya satacağım" diyorsunuz. Yüzde 7. Yani ne yaptığınızı bilmiyorsanız, opsiyonlara girmeyin. Ben hiç girmiyorum.


Alım kısırdöngüsü: Delta ve Gama 

Maceramız daha bitmedi. Opsiyonları anladıysak şimdi geldik işin geri bildirim döngüsü kısmına. “Short squeeze”e hormonu basıyoruz artık. Nasıl mı?

Redditçilerin çoğu, doğrudan hisse almak yerine azar azar bu opsiyonlardan alıyorlardı. Böylece sadece zenginler değil hemen herkes işin içine girebildi. Ama bu aktivitenin doğrudan hisse fiyatına etkisi var. Çünkü hatırlayın, call opsiyonunu size satan -daha doğrusu piyasaya ilk süren- market maker demişti ki, "söz veriyorum, istediğiniz takdirde, kontratta yazan fiyattan şu tarihte size 100 tane hisse satmak zorundayım".

Bu yükümlülüğü yerine getirebilmek için, o 100 hissenin bir kısmını daha o gün gidip alıyor, ne olur ne olmaz diye. Eğer hisse,önümüzdeki günlerde çok yükselirse, en azından bir kısmını ucuzdan almış oluyor ki, size ucuz fiyattan satarken çok zarara uğramasın. Yoksa düşünsene, demin bahsettiğimiz kontratı yaptık, 19 ocakta 40 dolar olan şey bugün 200 dolar oldu, gittim ben money makera, bana bu hisseden 100 tanesini 50 dolardan vereceksiniz dedim. Onlar da o sırada "yaa hakkaten ya, öyle bir anlaşma yaptmıştık di mi, bende de hiç o hisseden yok, dur piyasadan çekeyim tanesi 200 dolardan ve sana tanesi 150 dolar zararla satayım" derlerse batarlar zaten. O yüzden bir kısmını kontrat imzalandığında satın alıyorlar. Bu da bir nevi hedging taktiği işte. Yani sana opsiyonu satmış ama kendi riskini azaltıyor, senle aynı yönde yatırım yaparak.

Hedge olarak kullandıkları bu hisselerin, sana satıkları opsiyona oranına delta deniyor. Diyelim delta oranı %40 olsun. Senin 330 dolarlık opsiyonunu hedge etmek için, gidiyor 100 hissenin 40’ını daha o gün alıyor. O günkü fiyat 40 dolarsa, 1600 dolarlık hisse alımı demek bu. Bakın, Redditçi 1600 dolar harcamıyor, 330 dolar harcıyor, ama market maker tarafından yapılan tam 5 katlık bir hisse alımını tetikliyor.

Dolayısıyla bu call opsiyonları arttıkça, daha da çok hisse satın alınıyor ve bu satın alımlar, hisse değerini doğal olarak yükseltiyorlar. Hisse yükselince de elimdeki o “call opsiyonları” çok daha çekici hale geliyor. Zira o opsiyonu vade günü aktive etme olasılığım artıyor. Artık o yüzde 7’lik dilimdeyim. Market makerlar da endişeye düşüyorlar, “bu opsiyon bize girecek, ben zararımı azaltmak için gidip daha çok hisse alayım.” Bu sefer, delta artıyor. Eskiden %40 iken, şimdi mesela %80 oluyor. İşte bu deltanın değişim hızı da gamma. Gama ne kadar yüksekse, senin yaptığın ufak opsiyonların sebep olduğu hisse alımları da o kadar hızlı artıyor ve fiyatları yükseltiyor demek. Belki senin 330 dolarlık opsiyon alımın sonucu, market maker da artık 1600 değil, 3000 dolarlık hisse alımı yapacak. (Tabii opsiyon fiyatı da aynı kalmıyor artık, dediğimiz gibi o da 1800 dolara çıkmıştı. Ama işte gidip 1800 dolarlık opsiyon alsan, belki bunun 5 değil 10 katı miktarda hisse alımı tetikleyeceksin. Sonuçta hem hisse fiyatı, hem opsiyon fiyatı, hem de delta hep değişiyor.

Tabii tüm bunlar olurken, hisseleri shortlamış olan hedge fonlar da salak değiller, "ulen biz son dakkaya kadar bu hisse düşecek  diye beklersek ayvayı yeriz çünkü hisseyi bize uygun fiyata satacak kimse bulamayız" diyorlar. Dolayısıyla hedge fundlar da fiyat yükseldikçe, zararlarını azaltmak için azar azar hisse alacaklar. Ama tekil yatırımcılar zaten satışta değiller, organize olmuşlar. Market makerlar da yükselen delta yüzünden satamazlar. Özetle hem bir kısım redditçi direkt hisse alıyor, hem bir kısmı da opsiyon aldıklarından market makerlar hisse alıyor, hem de “batıyoruz” diyen hedge fundlar hisse alıp açık pozisyonlarını azaltmaya çalışıyorlar. Herkes alıcı olunca da hisse fiyatı iyice yükseliyor ve döngü baştan başlıyor.

Fitili ateşleyen Reddit ama bunu bir çığ haline getiren şey, sistemin geridönüşümlü yapısı ve aşırı yüksek short oranı.


Teminat kısırdöngüsü

Dahası da var: Tıpkı böyle bir short squeeze olasılığına karşı, fonlara hisse ödünç vermiş olan market makerlar kontratlarında diyor ki, “siz bu short miktarının yüzde bilmem kaçı kadar parayı teminat olarak göstermelisiniz. Shortunuz batarsa ve sizi de topyekün batırırsa, benim size ödünç verdiğim hisselerin en azından bir kısmını alabileceğimden emin olmam lazım.” Fiyat kısırdöngüsü yüzünden, istenilen bu teminatlar ve ödünç alma maliyeti de sürekli artıyor.

Olayın merkezindeki hedge fundlardan biri olan Melvin Capital,toplam değerinin yarısını yitirmişti kısa süre içinde. Hatta ilk birkaç gün içinde o kadar battılar ki, Citadel gibi başka fonlar, bu teminatları sağlayabilsinler diye 2.75 milyar dolarlık enjeksiyon yaptılar bu fona. Citadele döneceğiz birazdan. Melvinse ertesi günlerde, tüm zararı yiyip, short pozisyonlarını kapadığını açıkladı, yani hisselerini değişik fiyatlardan kademe kademe geri alıp iade etmişler.

Redditçiler buna inanmadılar, “satışa geçmemiz için yalan söylüyorlar” dediler ve toplam short pozisyonunun aslında halen %100lerde olduğunu söylediler.

Fakat bunların kaçı Melvin’de kaçı kimde bunu bilmek imkansızdı. Zira, daha önce de dediğim gibi, fiyatın sonsuza kadar artmamasının sebebi, bir noktada safların bozulacak olması ve kısırdöngünün terse dönecek olması: Yani ellerinde hissesi olanlar satışa geçecek, hissesi olmayan da shorta dönecek veya put opsiyonu alacaklar. Mesela şu anda fiyat 200 ise, 1 ay içinde bu hisseyi 180'den satma hakkı alacaklar, böylece eğer hisse 80'e çakılırsa, büyük kar etmiş olacaklar. E bu opsiyonu satan market makerlar da bu çakılışa karşı hedge etmek için, o hisselerin bir kısmını şimdiden yüksek fiyattan satacaklar ki zamanı geldiğinde ödeme yapacak nakitleri olsun. Yani demin izlediğimiz o kısırdöngü, bu sefer aşağı yönde bir baskı oluşturuyor, baskı oluşturdukça da tekil yaırımcıların da ufak ufak shortlar yapmalarının çekiciliği artıyor.


Her yükselişin bir düşüşü var

O yüzden bu iş, vatansever çapulcular vs kan emici wall street elitleri şeklinde başlamış olsa bile -ki o bile fazla basit görmek olur- veya insanları en gaza getiren anlatı bu olsa bile diyelim, ne yazık ki kısa süre içinde saflar karışıyor. Redditçilere göre gerçek short squeeze henüz daha yaşanmadı, daha da patlayacak o fonlar. Ama başka bir yoruma göreyse squeeze bitti, şu anda balon patlamadan önce millet birbirine geçirmeye çalışıyor.

Burada iki zıt psikolojik etki var. Hem bir dalgayı kaçırmak istemiyorsun, yani FOMO, hem de sona kalıp dona kalmak istemiyorsun. Şu andaki fiyatın 200 dolar olması demek, birilerinin bu parayı veriyor olması demek. Yakın geçmişteki fiyatının en az 10 kat üstünde olan bir fiyatı vermenin tek sebebi, bunu daha yükseğe bir başkasına kakalayacak olma umududur. Kakaladığın insanın da hayallerdeki gibi tiksinç bir Wall Street yöneticisi olması insanın vicdanını rahatlatıyor ama bunu bilecek kadar veri yok, aksine yanındaki Redditçi arkadaşına da kakalıyor olabilirsin.

Hani diyelim fonlar çoğunlukla çıkmış olsunlar bu işten, ve sen şu anda market makerlara geçiriyor ol, yani opsiyon alarak onların bulundurmak zorunda oldukları teminatı yükselt. E o opsiyonları kullandığında, karını realize etmen için yine eninde sonunda birilerine satman lazım. Bir keriz illa ki şart.


Sistemin direnişi ve Robin Hood

Mevcut sistemin öyle kolay kolay "hacklenmeyeceğini" iyice belli eden bir şey de yatırımların kısıtlanması. Yani Wall Street temsilcileri hem medyaya çıkıp ağlıyorlar “bu redditçilerin yaptığı piyasa manipülasyonudur” diye, sanki kendi yaptıkları devasa shortlar manipülasyonun tillahı değilmiş gibi. Hem de zaten sistemin kendi içinde el frenleri var ve hissenin alım satımı kısıtlanıyor. Olayların merkezindeki Robin Hood un başına gelenler buna mükemmel bir örnek:

Robin Hood birçok brokerın aksine bedavaya alım satım yaptırdığı için, pandemi yüzünden eve tıkılan ve sıkıntıdan borsaya bağlayan ufak yatırımcıyı kendilerine çektiler. Reddit organizasyonundaki en favori yatırım aracıydı. Peki komisyon almıyorlarsa nasıl para kazanıyorlar?

RobinHood aslında, sizin alım satımlarınızı gerçekleştirmek yerine, bir aracı gibi davranıp, emirlerinizi başka brokerlara ve market makerlara yönlendiriyor. Kime? Kendisine en çok para verenlere tabii ki. Bunların başında da Citadel var, yani şu Melvin’e birkaç milyar dolar ateşleyen kurum.

Dolayısıyla, sadece 1 gün içinde, Gamestop hissesine yatırım kısıtı getirince, hele hele  "bu hisseyi satabilirsiniz ama alamazsınız" deyince millet çıldırdı. Bu, hisse fiyatının çakılması demek zira böyle bir mesaj görünce, kimse "beyler hanımlar, saflar sıkılaşsın" demez, elindekini satar. Yani Melvine ve diğer shortlayanlara yarar, yani Citadele yarar.


Clearinghouse: Tahsilat sorunları

Bu karar sonrası bir çok komplo teorisi ortaya atıldı, bazıları doğru da olabilir ama ben, sisteme içkin bir mekanizmadan bahsetmek istiyorum: Normalde biz bir hisse alma emri verince ve emir işleme konulunca, anında hesabımızda o hisseyi görüyoruz ama aslında para bizden 2 gün sonra karşı tarafa geçiyor. Bu devirde 2 gün gecikme olması saçmalık tabii fakat eski sistemlerin değişmesi zor iş. Dolaysıyla iki günlük bir risk periyodu var. Ya o arada hisse fiyatları çok oynamışsa ve ben aldığım hissenin ödemesini yapmak istemiyorsam. Veya o arada tüm param uçmuşsa, iflas etmişsem? Brokerlar bu işle tek tek uğraşmak istemiyorlar, o yüzden ortaklaşa bir yapı kuruyorlar clearing house denen. Tahsilatı bunlar halletsin. Nasıl halletsin? İşlem yaptığın broker, oraya bir miktar teminat koyuyor. Eğer fiyatlar çok oynaksa, risk de çok arttığından, istenen teminat artıyor.

Bu clearinghouseların en büyüğü DTCC, yıllık 2000 trilyon dolarlık işlem halletmiş. Geçen gün, normalde her an bulundurmak istedikleri teminat da 26  milyar dolardan 33'e çıkmış. Bir günde 7 milyar dolar teminat artışı, sırf bu oynak işlemler sonucu artan tahsilat riski için. Robin Hood'un çeyreklik cirosu -karı değil cirosu- 180 milyon dolar. Toplam değeri 10 milyar dolar civarı. Bu teminatın hepsi onlara yıkılmıyor tabii ama orantısız bir kısmı yıkılıyor, Redditçiler sağolsun. Onlar da bunu karşılayamadıklarından alımı kapattıklarını açıklıyor.

Mühim olan şey şu: Kapalı kapılar ardında yapılan yolsuzklar olsun, yapısal tahsilat sorunları olsun, sonuçta bir noktada serbest piyasanın serbestliğine müdahale eden mekanizmalar mevcut ve 1-2 saat önceki gazınız anında sönebilir.

Her halükarda aynı gün, bu piyasa manipülasyonu yüzünden Robin Hood’a New York'ta bir toplu dava açıldı. Manipülasyon diyorum çünkü bu alım-satım kısıtlarını sadece ufak yatırımcılara yapıyorlar, hedge fundların ticaretine biir kısıt yok.

Fakat burada kesin çizgiler de yok, zira aslında böyle bir brokerın, size her istediğiniz hisseyi istediğiniz zamanda satmakta yardımcı olma yükümlülüğü net bir şekilde sağlanmış değil. Yine de bu gelişmeler üstüne RobinHood da açıklama yaptı, tahsilat merkezi için gereken parayı denkleştirdi ve alım satımı biraz gevşetince fiyat da tekrar arttı.


Frontrunning: Herkesten önce davranarak çalmak

İşin iyice illegal ama söylentiden ibaret olan bir kısmı daha var, o da frontrunning. Frontrunning şu demek: RobinHood aracı kurum demiştik. Senin Gamestop alım satım emirlerini Citadel’e yolluyorlar mesela.  Onlar da hemen bunu piyasa şartlarına göre yerine getirmek yerine, botlarıyla o yönde alım yapıyorlar. Dolayısıyla sen 300 dolar fiyatı görüyorsun ve alayım bunu diye emir veriyorsun, Citadel bu trendi yakalayıp, senden önce 300'den alıp, 300.1'e satış emri koyuyor mesela, senin emrin de en iyi fiyat olarak 300.1'i gördüğü için onu alıyor, fark Citadele kalıyor. Daha önce bunu yaptıkları için ceza ödemişlerdi. Meblağ 700,000 dolar. Hem de 2 senelik bir periyodda yaptıkları için. Şaka gibi. High frequency trade için birkaç dakikalık bir şey bu.

Tüm bu olaylar inanılmaz bir yaygara kopardığı için politikacılar da işin içine atladılar. Ne demişler: Never let a good crisis go to waste. Senle alakası olmayan bir krizi bile kendi söylemlerine destek olarak kullanmalısın.

O kadar ki, siyasi spektrumun iki ayrı ucunda bulunan iki popülist, Ted Cruz ve Ocasio Cortez, piyasa müdahalelerinin arasştırılması için baskı kuruyor. Elizabeth Warren da olayı kendine yontup "bir kez daha görüyoruz ki servet vergisi şart, yoksa Wall street zenginliğine zenginlik katıyor" diyor. Tam bir cümbüş. Sonunda da bir meclis incelemesi yapıldı, Beyaz Saray birtakım değişiklikler yapılacağı sinyalini verdi ama ayrıntılara bakınca ben bir şey göremedim işin açıkçası. Sanırım bu işin tek somut sonucu, bu güvensizlik sonucu emtia ve kripto piyasalarına akan paranın artmasıydı. Ha bir de, bu 2 günlük tahsilat standardının 1 güne düşecek olması yönündeki çalışmaların hızlanması olabilir. Bu da teminat yükümlülüğünde azalma demek, yani alım-satımın daha az aksaması demek, o kadar. Anlattığım şeylerin %90’ına bir etkisi yok.

Şimdi, umarım bu noktaya kadar aklınızın bir köşesinde "abi girelim Gamestop'a yani, ne diyorsun" sorusu yoktu. Ben girmedim. Bu kadar risk ve aksiyon bana fazla. Hem bilmeyenlere işin temellerini anlatmak istedim, hem de diğerleri için de işin psikolojik kısmının önemini ve bu büyük anlatılara fazla kapılmamak gerektiğini izah etmek istedim. Eğer bir açıklamada yanlış yapmışsam haber verin (çok detay bir şey söylemeyin ama sırf bildiğinizi göstermek için).


Elon Musk'ın yan etkileri

Bu arada bir komedi: Elon Musk işin içine girip, Twitter’dan türlü trollükler yapınca çılgınlar gibi arttı hisse fiyatı. Fakat aynı zamanda GME kısaltmasını kullanan alakasız şirketlerin değeri de arttı. Avustralyada madencilikle uğraşan ufak bir şirketin hissesi %30 artmış mesela. Veya tam tersine, Robin Hood lafını duyunca bu adı taşıyan ve gerçekten de "zenginden alıp fakire vermeye" çalışan vakıflar hedef tahtasına oturmuşlar. Hepsinden "biz o sandığınız Robin Hood değiliz" açıklamaları geliyor. Çok acayip bir çağda yaşıyoruz. Ben çoktan gerisinde kaldım ama kalmamış gibi yapıyorum.


Kaynaklar:

AB'nin Mülteci Kampı Türkiye

AB'nin Mülteci Kampı Türkiye

"Bir Başkadır" Bu Yazı

"Bir Başkadır" Bu Yazı