Himalayalardaki bir köylüden, gümrük memuruna kadar herkes bu soruyu merak ediyor
Himalayalardaki bir köylüden, gümrük memuruna kadar herkes bu soruyu merak ediyor
Arrival, değişik açılardan Interstellar, Gravity ve Contact'ın bir karışımı bir film. Ve her iyi kokteyl gibi, parçalarına kıyasla daha lezzetli.
Seçim yüzdeleri veya Trump'ın karakteri gibi şeyler ilgimi çekmiyor, size başka şeylerden bahsedeyim. Mesela Jeremy Bentham'dan girip akılcılık düşmanı bir distopyadan çıkalım.
İ.S 1: İstifadan Sonra ilk gün, ilk hafta, ilk ay ve ilk sene
"Bu trenin tüm vagonlarını baştan sona gören ilk kişi sensin, onun sahibi olmama rağmen ben bile görmedim".
Benim aksime, bizim yöneticiler de, şirketin "her katını" görmemişler ve görmek istemiyorlardı.
Uluslarası danışmanlık, uluslarası ajanlığa epey benziyor. İkisi de aynı miktarda pasaport, uçuş mili, vodka martini, lüks otel, yalan dolan ve gerilim içerir. Tek fark, danışmanlıkta %100 daha az seks ve %50 daha az cinayet var
Bir zamanlar Fortune 500 yöneticileriyle tokalaşan bu ellerle şimdi Himalayalarda tezek karıyorum. Bu başarılı "yükseliş" hikayesi ve hayat hakkında...
Platon yazısını yetmez ama evet diye destekleyenleri duydum ve ideal toplumda sanatın rolünden bahsettiği fantastik paragraflardan bir buket derledim. Bence ilkinden daha ilginç oldu.
Tanrı'nın güzel ahlakı, tıpkı eskiden Dünya'yı evrenin ortasına koyması gibi, insanı da Dünya'nın merkezine koyup, hayvanların üzerinde mutlak üstünlüğünü meşrulaştırdıktan sonra, tam ters istikamette bir "ama onlara iyi davranın" tembihi. Bunun iyi şeylere yolaçmayağı açık. Ama daha kötüsü, hayvanların çektiği acının ezici çoğunluğu insanoğlundan da eski.